Saffat Suresi
    SUAT YILDIRIM MEALİ
    Rahmân ve rahîm olan Allah´ın adıyla
    1. Yemin ederim o saf saf dizilenlere
    2. Sevk-u idare edip menedenlere
    3. Kitap okuyanlara k
    4. Sizin ilahınız bir tek İlahtır
    5. O, hem göklerin, yerin ve ikisi arasında olan bütün varlıkların, hem de Güneş’in bütün doğuş yerlerinin Rabbidir
    6. Biz yere en yakın semayı yıldızlarla süsledik
    7. Ve orayı her türlü şeytandan koruduk
    8. Onlar Mele-i Âla’ya yükselip dinleyemezler ve her taraftan bombardımana tutulurlar
    9. Dinlemeye kalksalar kovulup atılırlar. Hem onlar için devamlı bir azap vardır
    10. Ne var ki içlerinden birisi bir söz kırıntısı kapmayı başarırsa, derhal yakıcı ve delici bir ışın onu kovalar
    11. Onlara bir sor bakalım: Kendileri mi yaratılışça daha güçlü kuvvetli, yoksa Bizim diğer yarattıklarımız mı? Doğrusu Biz onları, yapışkan bir çamurdan yarattık
    12. Ne var ki sen onların haşri inkâr etmelerine şaşırıyorsun, onlar ise seninle alay ederler
    13. Kendilerine nasihat edildiğinde uyarmaları dikkate almazlar
    14. Gerçeği gösteren bir delil veya bir mûcize görseler, başkalarını da onunla alay etmeye çağırır ve "Bu, derler, besbelli bir sihir! Demek biz öldükten, hem de çürümüş kemik ve toz toprak haline geldikten sonra, biz mi dirilecek mişiz! Gelmiş geçmiş babalarımız ve dedelerimiz de mi dirilecekler!
    18. De ki: "Evet, diriltilecek, hem de zelil ve perişan bir vaziyette diriltileceksiniz!
    19. Bu iş için sadece bir tek emir yeter! Bir de bakarsınız ki hepsi dirilmiş, etraflarına bakınıyorlar
    20. "Eyvah, bize!" derler, "İşte bize bahsedilen hesap günü!
    21. Melekler de: "Evet, evet bu, sizin yalan saydığınız hüküm günüdür!" derler
    22. Yüce Allah meleklere şöyle emreder: "O zalim müşrikleri, yoldaşlarını ve Allah’tan başka putlaştırdıkları nesneleri toplayın ve hepsini doğru cehenneme sevk edin! Hem tutuklayın onları, çünkü sorguya çekilecekler!
    25. Ne oldu size, neden birbirinize yardım etmiyorsunuz
    26. Doğrusu bugün onlar birbirini yardımdan mahrum bırakıp azaba teslim etmişler, acz içinde kıvranmaktadırlar
    27. Birbirlerine dönüp itham ederek karşılıklı soru yöneltirler
    28. Tâbi olanlar önderlerine: "Siz, derler, bize (en çok önem verdiğimiz taraftan), sağ cihetten gelir, ısrarla size tâbi olmamızı isterdiniz?
    29. "Hayır, bilakis! derler öbürleri, siz zaten iman eden kimseler değildiniz. Hem bizim, sizi zorlayacak bir gücümüz yoktu ki! Bilakis, siz azgın bir gürûh idiniz!""Ne dersek boş! Artık Rabbimizin azap hükmü hakkımızda kesinleşti. Biz hak ettiğimiz cezayı mutlaka tadacağız. Evet, sizi biz kışkırttık, çünkü biz de azmış durumdaydık.
    33. O halde o gün hepsi azap çekmekte müşterektirler
    34. İşte Biz suçlulara böyle davranırız
    35. Çünkü onlara "Allah’tan başka ilah yok!" denildiğinde, kibirlenip kafa tutarlar ve: "Deli bir şairin sözüne bakarak hiç biz ilahlarımızı bırakır mıyız, olacak iş mi bu?" derlerdi
    37. Hayır! o deli değildir. O size gerçeğin ta kendisini getiren ve bütün peygamberleri tasdik eden bir resuldür
    38. Siz yarın âhirette elbette o acı azabı tadacaksınız. Ama aslında siz sadece yaptıklarınızın karşılığını göreceksiniz (yoksa size bundan fazla bir azap verilmeyecek)
    40. (Lâkin Allah’ın) ihlasa erdirdiği kulları, yaptıklarının mükâfatını, kat kat fazlasıyla alacaklardır
    41. Onların, tarife hacet olmayan, her yönden mükemmel bir nasipleri vardır, onlara meyveler vardır. Ve onlar hep izzet ve ikramla ağırlanırlar
    43. Naim cennetlerinde, karşılıklı tahtlar üzerinde otururlar. Kaynağından taze doldurulmuş, berrak mı berrak, içenlere pek hoş gelen, içinde zararlı ve sersemletici şey olmayan, sarhoş da etmeyen içecekler, dolu dolu kadehlerle etraflarında fır dönen hizmetçiler tarafından ikram edilir
    48. Yanlarında, kocalarından başkasının yüzüne bakmayan, yumuşak bakışlı, güzel gözlü, gün yüzü görmemiş yumurtanın pembe beyaz renginde eşleri de olacaktır
    50. Birbirleriyle sohbete girerler
    51. Derken biri der ki: "Sahi, benim de yakın bir arkadaşım vardı. Yanıma gelir, iğneli iğneli "Sen de mi, derdi, bu masala inananlar arasında yer alıyorsun? Yani biz ölüp çürümüş kemik, toz toprak haline geldikten sonra, biz mi dirilip hesap vereceğiz, buna da inanılır mı?
    54. "Şimdi ister misiniz onu size göstereyim?" Onlar da arzu edince, derhal bir tarama yapıp onu cehennemin tam ortasında bulur."Vallahi, nerdeyse beni de düştüğün o helâke sürükleyecektin! Rabbimin hidâyet nimeti yetişmeseydi, eli kolu kelepçeli getirilip o azaba atılanlardan olacaktım!
    58. Sonra cennetteki arkadaşlarına dönerek: "O ilk ölümümüzden sonra artık bize burada ölüm olmayacak değil mi, o azap bize hiç ulaşmayacak değil mi? Ne güzel! Şükürler olsun! İşte kurtuluş, işte büyük başarı diye buna derler. Çalışanlar, asıl, böyle bir başarı elde etmek için çalışsınlar!
    62. "Şimdi iyi düşünün!" buyurur Yüce Allah, "Sonuç olarak böylesi bir mutluluk mu iyidir, yoksa zakkum ağacı mı? Biz onu zalimler için bir dert ve azap yaptık.O öyle bir ağaçtır ki cehennemin ta dibinden çıkar. Meyveleri: sanki şeytanların başları!
    66. İşte o zalimler bunları yer ve karınlarını tıka basa doldururlar
    67. Zakkum yemeğinin üstüne, barsakları parçalayan irin karışık kaynar su içerler
    68. Sonra dönüşleri, şüphesiz ateşe olacaktır
    69. Onlar atalarını haktan sapmış durumda buldular
    70. Bunlar da onların izlerinde koşmaya can atıyorlar
    71. Daha önce yaşayan insanların ekserisi de yoldan sapmışlardı. Biz de onları uyarıp gerçeği gösteren peygamberler göndermiştik
    73. İşte bak ve düşün: O uyarılanların âkıbeti nice oldu
    74. Ancak, içlerinden Allah’ın imana ve ihlasa muvaffak kıldığı kullar, elçileri dinleyip o kötü âkıbetten kurtuldular
    75. Nitekim Nûh Bize yalvardı da, Biz onun duasını ne de güzel kabul buyurduk
    76. Onu, ailesini ve yanındaki müminleri o müthiş felaketten kurtardık
    77. Hayatta kalıp payidar olmayı da onun soyuna has kıldık
    78. Sonraki nesiller içinde de ona iyi bir nam bıraktık
    79. "Bütün milletler içinden selam var Nûh’a!
    80. Biz iyileri işte böyle ödüllendiririz
    81. Gerçekten o, Bizim tam inanmış has kullarımızdandı
    82. Sonra da öbürlerini, o zalim kâfirleri suda boğduk
    83. İbrâhim de, şüphesiz onun taraftarlarından biriydi
    84. O, Rabbine tertemiz bir kalb ile yöneldi
    85. Babasına ve halkına şöyle dedi: "Nedir bu tapındığınız nesneler? İlle de bir iftira, bir yalan olsun diye mi Allah’tan başka mâbud arıyorsunuz!Siz Rabbülâlemin’i ne zannediyorsunuz
    88. Bir bayram günü, İbrâhim halkın içinde iken yıldızlara bir göz atıp: "Ben, galiba hastayım!" dedi
    90. Derhal onun yanından uzaklaştılar
    91. O da çaktırmadan putların yanına sokuldu. Onlara takdim edilmiş öylece duran yemekleri görünce: "Buyursanıza, neden yemiyorsunuz?" Neyiniz var, neden konuşmuyorsunuz?" dedi
    93. Hiddetini tutamıyarak iyice yaklaşıp putlara kuvvetli bir darbe indirdi
    94. Bunu haber alan halk telaşla ve sür’atle onun yanına gittiler
    95. O da: "Â! Siz ellerinizle yonttuğunuz bu heykellere mi tapıyorsunuz? Halbuki sizi de yaptığınız şeyleri de yaratan Yüce Allah’tır." dedi
    97. Sonunda: "Haydin, dediler, onun için bir odun yığını hazırlayın da onu ateşin içine atın!.
    98. Ona tuzak hazırlamak istediler, ama Biz heveslerini kursaklarında bıraktık. Asıl kendilerini perişan ettik
    99. İbrâhim dedi ki: "Ben, Rabbimin gitmemi emrettiği yere doğru gidiyorum, O elbet bana yol gösterecektir.
    100. "Ya Rabbî, salih evlatlar lütfet bana!
    101. Biz de ona aklı başında bir oğul müjdeledik
    102. Çocuk büyüyüp yanında koşacak çağa erişince bir gün ona: "Evladım, dedi, ben rüyamda seni kurban etmeye giriştiğimi görüyorum, nasıl yaparız bu işi, sen ne dersin bu işe!"Oğlu: "Babacığım! dedi, hiç düşünüp çekinme, sana Allah tarafından ne emrediliyorsa onu yap. Allah’ın izniyle benim de sabırlı, dayanıklı biri olduğumu göreceksin!"
    103. Her ikisi de Allah’ın emrine teslim olup, İbrâhim oğlunu şakağı üzere yere yatırıp, Biz de ona: "İbrâhim! Rüyanın gereğini yerine getirdin (onu kurban etmekten seni muaf tuttuk)" deyince (onları büyük bir sevinç kapladı). Biz iyileri işte böyle ödüllendiririz
    106. Bu, gerçekten pek büyük bir imtihandı
    107. Oğluna bedel ona büyük bir kurbanlık verdik
    108. Sonraki nesiller içinde ona da iyi bir nam bıraktık: ki o da, bütün milletler tarafından şöyle denilmesidir
    109. "Selam olsun İbrâhim’e!
    110. Biz iyileri işte böyle ödüllendiririz
    111. Gerçekten o Bizim tam inanmış has kullarımızdandı
    112. Biz de ona, salih kişilerden, üstelik peygamber olacak bir evladı, İshak’ı müjdeledik
    113. Kendisine de İshak’a da feyiz ve bereketler verdik. Onların neslinden gelenler arasında iyi davranan da var, kendi nefsine açıkça zulmeden de
    114. Biz Mûsa ile Harun’a da nübüvvet vererek ihsanda bulunduk
    115. Onları da, milletlerini de müthiş bir gaileden kurtardık
    116. Hem onlara yardım ettik de, galip gelenler onlar oldular
    117. Kendilerine gerçekleri apaçık gösteren o kitabı verdik
    118. Onları doğru yola ilettik
    119. Sonraki nesiller içinde onlara da iyi bir nam bıraktık
    120. "Selam olsun Mûsâ ile Harun’a
    121. Biz iyileri işte böyle ödüllendiririz
    122. Gerçekten onlar, Bizim tam inanmış has kullarımızdandı
    123. İlyas da şüphesiz resullerdendi
    124. Hani o halkına şöyle demişti: Siz hâla şirkten ve günahlardan sakınmayacak mısınız? Sizin de, gelip geçmiş atalarınızın da Rabbi olan Allah’ı, o Mükemmel Yaradanı bırakıp hâla Ba’l’e tapmaya mı devam edeceksiniz
    127. Fakat bunlar onu yalancı saydılar. Bundan ötürü de, onlar tutuklanıp hesap günü mutlaka yargılanacak ve cehenneme götürüleceklerdir
    128. Ancak Allah’ın ihlasa erdirdiği kulları böyle olmaz
    129. Sonraki nesiller içinde ona da iyi bir nam bıraktık. "Selam olsun İlyas’a!
    131. Biz iyileri işte böyle ödüllendiririz
    132. Gerçekten o bizim tam inanmış has kullarımızdandı
    133. Lût da şüphesiz, resullerdendi
    134. Onun suçlu kentini cezalandırırken, geride kalanlar arasında yer alan yaşlı eşi hariç, kendisini ve ailesini kurtardık
    136. Sonra da ötekileri imha ettik
    137. Siz de sabah akşam onların diyarlarına uğrarsınız. Hâla aklınızı kullanmayacak mısınız
    139. Yûnus da şüphesiz resullerdendi
    140. Hani o, Rabbinden izinsiz kaçıp yolcusunu doldurmuş gemiye kendini atmıştı
    141. Kur’a çekmiş, kur’ada kaybedenlerden olunca denize atılmıştı
    142. O yaptığından ötürü pişman bir vaziyette iken balık onu yutuverdi
    143. Şayet Allah’ı çok zikreden, ibadetli kimselerden olmasaydı, tâ mahşere kadar onun karnında kalırdı
    145. Derken Biz onu ağaçsız çıplak bir sahile attık, o bitkin bir halde idi
    146. Üzerine gölge yapması için, orada asma kabak cinsinden bir ağaç bitirdik
    147. Biz onu yüz bin nüfuslu bir şehre göndermiştik, hatta gittikçe nüfusları artıyordu da
    148. Yûnus onları tekrar hakka çağırınca, bu sefer iman ettiler. Biz de belirli bir süreye kadar onları hayattan istifade ettirdik
    149. Onlara (Mekkelilere) sor bakalım: (hâla şirklerine devam edip) kız evlatları senin Rabbine, erkek evlatları da kendilerine mi isnad edecekler
    150. Yoksa Biz melekleri dişi yaratmışız da onlar buna şahit mi olmuşlar
    151. Haberiniz olsun ki onlar sırf iftira ederek "Allah doğurdu" derler. Onlar yalancıların ta kendileridirler
    153. Allah kızları oğullara tercih mi etmiş
    154. Ne olmuş size, aklınızı mı kaybettiniz? Ne biçim hüküm veriyorsunuz öyle
    155. Hâla düşünüp Allah’ın bundan münezzeh olduğunu anlamayacak mısınız
    156. Ne o, yoksa sizin açık bir deliliniz mi var
    157. Eğer iddianızda tutarlı iseniz getirin o kitabınızı
    158. Bir de tutup Allah ile melekler arasında bir soy bağı uydurdular! Ama o melekler, bunu iddia eden müşriklerin yargılanıp cehenneme tıkılacaklarını pek iyi bilirler
    159. Ve şöyle derler: "Allah onların iddia ettikleri şeylerden münezzehtir, çok yücedir.
    160. Ancak Allah’ın ihlasa erdirdiği kulları böyle olmaz, cehenneme götürülmezler
    161. "Ey müşrikler! Ne siz, ne de sizin Allah’tan başka ibadet ettikleriniz, -ille de cehenneme girmek isteyen kimseler hariç- Allah’a yönelmek isteyen herhangi bir kulu yoldan çıkaracak bir kuvvete sahip değilsiniz.
    164. "Bizim her birimizin belli bir makamı ve yeri vardır
    165. Saf saf dizilenler biziz
    166. Allah’ı zikredip O’nu tenzih edenler biziz.
    167. Müşrikler önceleri: "Eğer, derlerdi, daha önceki milletlere verilen kitap gibi bir kitap bizde de olsaydı, Biz de yalnız Allah’a ibadet eden halis kullarından olurduk.
    170. Ama şimdi onu red ve inkâr ettiler;Fakat yakında öğrenirler
    171. Şu kesindir ki, Biz resul olarak gönderdiğimiz kullarımıza söz verdik ki onlar yardımımıza mazhar olacaklar ve Bizim ordumuz mutlaka galip gelecektir
    174. Artık bir süre sen onlardan uzak dur
    175. Onları gözetle! Zaten kendileri de başlarına geleceği yakında göreceklerdir
    176. Şimdi onlar azabımızın çarçabuk başlarına gelmesini gerçekten istiyorlar mı
    177. Eğer öyleyse, şunu bilsinler ki, azap onların yurtlarına inerse, o uyarılıp da yola gelmeyenlerin varacakları sabah çok fena bir sabah olacaktır
    178. Artık sen bir süre onlardan uzak dur
    179. Başlarına inecek azabı gözetle! Zaten kendileri de yakında gerçeği göreceklerdir
    180. İzzet ve kudret Rabbi olan senin Rabbin, onların bütün batıl iddialarından münezzehtir, yücedir.Selam bütün peygamberleredir.Bütün hamdler âlemlerin Rabbi Allah’adır