1. |
Andolsun sıra sıra dizilenlere. |
2. |
Alıkoyup... Engelleyenlere... |
3. |
Ögüt dinleyenlere... |
4. |
İlahınız, sadece birdir! |
5. |
O, göklerin, yerin ve arasındakilerin Rabb’idir. O, doğuların da Rabbidir. |
6. |
Biz, en yakın göğü yıldızlarla süsledik. |
7. |
Her inatçı şeytandan koruyarak. |
8. |
Onlar, yüce alemi işitemezler, her yandan kovulurlar. |
9. |
Uzaklaştırılarak... Onlar için devamlı bir ceza vardır. |
10. |
Ancak, tek bir söz kapan olursa, hemen onu delip geçen bir alev takip eder. |
11. |
Şimdi onlara sor: -Yaratılışça onlar mı daha güçlü; yoksa bizim yarattıklarımız mı? Biz onları yapışkan bir çamurdan yarattık. |
12. |
Belki sen buna hayret ediyorsun, onlar da alay ediyorlar. |
13. |
Onlara öğüt verildiği zaman öğüt almıyorlar. |
14. |
Bir ayet gördükleri zaman onunla alay ediyorlar. |
15. |
-Bu, apaçık bir sihirden başka bir şey değil! diyorlar. |
16. |
Ölüp, toprak ve kemik olduğumuz zaman mı, biz yeniden diriltileceğiz?! |
17. |
Veya önceki atalarımız mı?! |
18. |
De ki: -Evet, hem de hor ve hakir olarak! |
19. |
Çünkü o, korkunç bir sesten ibarettir. O zaman derhal gözleri açılacaktır. |
20. |
-Eyvah bize, işte hesap günü! |
21. |
İşte sizin yalanladığınız ayırt etme günü! |
22. |
-Toplayın, zalimlik edenleri, eşlerini ve kulluk ettiklerini... |
23. |
Allah’tan başkalarına... Onları cehennem yoluna iletin! |
24. |
Durdurun onları, çünkü hesaba çekilecekler... |
25. |
-Size ne oldu da birbirinize yardım etmiyorsunuz? |
26. |
Hayır, onlar, bugün artık teslim olmuşlardır. |
27. |
Birbirlerine dönüp sitem ederler, sorarlar. |
28. |
- Siz bize sağdan geliyordununuz, derler. |
29. |
Diğerleri de derler ki; -Hayır, siz inanan kimseler değildiniz. |
30. |
-Bizim size karşı bir yaptırım gücümüz de yoktu. Fakat siz, zaten azgın bir toplum idiniz. |
31. |
Artık Rabbimizin hakkımızdaki o sözü gerçekleşti. Kesinlikle biz onu tadacağız. |
32. |
Evet sizi azdırdık, çünkü biz de azgın kimseler idik. |
33. |
Doğrusu onlar, o gün, azapta müşterektirler. |
34. |
Biz, günahkârlara işte böyle yaparız. |
35. |
Çünkü onlar, kendilerine: -Allah’tan başka ilah yoktur, denildiği zaman büyüklenirlerdi. |
36. |
-Bir mecnun şair için ilahlarımızı terk mi edeceğiz? derlerdi. |
37. |
Hayır, O, gerçeği getirdi ve peygamberleri doğruladı. |
38. |
Siz ise, o acı veren azabı tadacaksınız. |
39. |
Ancak yaptıklarınızın cezasını göreceksiniz. |
40. |
Ancak Allah’ın ihlaslı kulları hariç. |
41. |
Onlar için bilinen rızıklar vardır. |
42. |
Meyveler ve onlar ikrama layık olanlardır. |
43. |
Nimet cennetlerinde. |
44. |
Karşılıklı koltuklar üzerinde. |
45. |
(45-46) Etraflarında berrak bir kaynaktan, içenlere lezzet veren kadehler dolaştırılır. |
46. |
(45-46) Etraflarında berrak bir kaynaktan, içenlere lezzet veren kadehler dolaştırılır. |
47. |
O, ne baş ağrısı verir, ne de ondan sarhoş olurlar. |
48. |
Yanlarında da, gözlerini sadece kendisine çevirmiş, güzel gözlü eşler. |
49. |
Sanki onlar, saklı bir yumurta... |
50. |
İşte o zaman birbirlerine dönerek (dünyadaki hallerini) soracaklar: |
51. |
Onlardan biri: -Benim bir yakın arkadaşım vardı, der. |
52. |
Bana derdi ki: -Sen gerçekten tasdik mi ediyorsun? |
53. |
Ölüp, toprak ve kemik olduktan sonra, biz hesap mı vereceğiz? |
54. |
-Ona ne olduğunu görüyor musunuz? der birisi. |
55. |
Bir de bakar ki onun ateşin ortasında olduğunu görür. |
56. |
-Allah’a yemin ederim ki, sen, neredeyse beni de mahvedecektin! der. |
57. |
Eğer Rabbi’min nimeti olmasaydı, ben de hüsrana uğrayanlardan olacaktım. |
58. |
Şimdi, artık biz ölmeyeceğiz, değil mi? |
59. |
İlk ölümümüzden başka. Biz, azaba da çarptırılmayacağız. |
60. |
İşte bu, en büyük kurtuluştur. |
61. |
Çalışanlar da bunun benzeri için çalışsınlar. |
62. |
Bu mu daha hayırlı nimet olarak yoksa, zakkum ağacı mı? |
63. |
Biz onu zalimler için bir fitne kıldık. |
64. |
O, cehennemin dibinden çıkan bir ağaçtır. |
65. |
Tomurcukları (ürünleri) sanki şeytanların başları gibidir. |
66. |
İşte onlar, bundan yerler ve karınlarını onunla doldururlar. |
67. |
Sonra onlar için, bunun üzerine kaynar su vardır. |
68. |
Sonra da onların dönüşü yine ateşedir. |
69. |
Onlar, babalarını, atalarını sapık kimseler olarak bulmuşlardı. |
70. |
Onların izinde koşturmuşlardı. |
71. |
Onlardan önce, daha evvel yetişmiş olanların çoğu da doğru yoldan sapmıştı. |
72. |
İçlerinden uyarıcılar gönderdik. |
73. |
Uyarılanların sonu nasıl oldu bir bak! |
74. |
Allah’ın arınan ihlaslı kullarının dışında... |
75. |
Nuh, bize seslenmişti de biz, ona ne güzel karşılık vermiştik. |
76. |
Onu ve ailesini, o büyük sıkıntıdan kurtarmıştık. |
77. |
Onun soyunu da devam ettirdik. |
78. |
Sonradan gelenler arasında namını yaşattık. |
79. |
Alemler içinde Nuh’a selam olsun! |
80. |
İşte biz iyileri böyle ödüllendiririz. |
81. |
Çünkü O, mü’min kullarımızdan idi. |
82. |
Diğerlerini ise suda boğmuştuk. |
83. |
Şüphesiz İbrahim de onun yolunda olanlardan idi. |
84. |
Hani O, Rabb’ine teslimiyet içinde bir kalp ile gelmişti. |
85. |
Hani O, babasına ve kavmine demişti ki: -Siz, nelere kulluk ediyorsunuz? |
86. |
Allah’tan başka uydurma ilahlar mı istiyorsunuz? |
87. |
Evrenin sahibi hakkındaki düşünceniz nedir? |
88. |
İbrahim yıldızlara bir göz attı... |
89. |
Ve “ben rahatsızım.” dedi. |
90. |
Onu bırakıp gittiler. |
91. |
İbrahim, onların ilahlarıyla baş başa kaldı. -Yemez misiniz? dedi. |
92. |
Size ne oldu da konuşmuyorsunuz? |
93. |
Sonra, üzerlerine yürüdü ve tüm kuvvetiyle vurdu. |
94. |
Bu sebeple hışımla onun yanına geldiler. |
95. |
İbrahim, onlara; -Yonttuğunuz şeylere mi kulluk ediyorsunuz? dedi. |
96. |
Sizi de yonttuklarınızı da yaratan Allah’tır. |
97. |
-Onun için bir bina yapın, onu ateşin içine atın! dediler. |
98. |
Ona tuzak kurmak istediler. Ama biz onları alçalttık. |
99. |
İbrahim dedi ki: -Ben, Rabbi’me yöneliyorum. O bana doğru yolu gösterecektir. |
100. |
Rabb’im, bana iyilerden bir evlat bağışla. |
101. |
Biz de ona yumuşak kalpli bir erkek çocuk müjdesi verdik. |
102. |
Çocuk, onunla çalışacak, yürüyecek bir yaşa gelince, ona dedi ki; -Oğulcuğum, bak, rüyamda seni kurban ettiğimi görüyorum. Ne dersin? Oğlu; -Babacığım, sana emrolunanı yap! dedi. İnşallah beni sabredenlerden bulacaksın!. |
103. |
Her ikisi de teslimiyet gösterip, İbrahim oğlunu alnı üzerine yatırdığı zaman... |
104. |
-Ey İbrahim! diye seslendik. |
105. |
Sen rüyanı gerçekleştirdin. Biz, iyileri böyle mükafatlandırırız. |
106. |
Bu, elbette apaçık bir imtihandı. |
107. |
Ona fidye olarak büyük bir kurbanlık koç vermiştik. |
108. |
(108-109) Sonrakiler arasında onun için: -İbrahim’e selam olsun! mirası bıraktık. |
109. |
(108-109) Sonrakiler arasında onun için: -İbrahim’e selam olsun! mirası bıraktık. |
110. |
İşte iyileri böyle ödüllendiririz. |
111. |
Çünkü O, mü’min kullarımızdan idi. |
112. |
O’na salihlerden bir peygamber olacak İshak’ı müjdeledik. |
113. |
Onu da İshak’ı da bereketlendirdik. Onların soyundan iyiler de, kendilerine gerçekten zulmedenler de vardır. |
114. |
Musa ve Harun’a da lütuflarda bulunmuştuk. |
115. |
O ikisini ve kavimlerini büyük bir sıkıntıdan kurtarmıştık. |
116. |
Onlara yardım etmiştik de onlar galip gelmişlerdi. |
117. |
O ikisine açıkça anlaşılan kitabı vermiştik. |
118. |
Onlara dosdoğru yolu göstermiştik. |
119. |
(119-120) Daha sonrakiler arasında onlar için: -Musa ve Harun’a selam! mirası bıraktık. |
120. |
(119-120) Daha sonrakiler arasında onlar için: -Musa ve Harun’a selam! mirası bıraktık. |
121. |
İşte iyileri böyle ödüllendiririz. |
122. |
Çünkü ikisi de mü’min kullarımızdan idi. |
123. |
İlyas da peygamberlerden idi. |
124. |
Halkına şöyle demişti: -Kokmuyor musunuz? |
125. |
Yaratıcıların en iyisini bırakıp Ba’l’e mi yalvarıyorsunuz? |
126. |
Sizin Rabbiniz de, daha önceki atalarınızın Rabbi de Allah’tır. |
127. |
Onu yalanladılar, bu yüzden onlar, azaba hazır olmuşlardır. |
128. |
Allah’ın arınmış kulları dışında. |
129. |
(129-130) Ona, sonradan gelenler arasında: -İlyas’a selam! mirası bıraktık. |
130. |
(129-130) Ona, sonradan gelenler arasında: -İlyas’a selam! mirası bıraktık. |
131. |
İşte iyileri böyle ödüllendiririz. |
132. |
Çünkü O, mü’min kullarımızdan idi. |
133. |
Lût da elbette peygamber idi. |
134. |
Onu ve ailesini tamamen kurtarmıştık. |
135. |
Sadece geride kalanlardan olan yaşlı bir kadın dışında. |
136. |
Sonra da diğerlerini helak etmiştik (yerin dipine geçirmiştik). |
137. |
(137-138) Siz de sabah akşam onların üzerinden geçiyorsunuz da aklınızı kullanmıyor musunuz? |
138. |
(137-138) Siz de sabah akşam onların üzerinden geçiyorsunuz da aklınızı kullanmıyor musunuz? |
139. |
Yunus Peygamber de, burada adı anılan peygamberlerden. Yunus da peygamberlerden idi. |
140. |
Dolu bir gemiye binmişti. |
141. |
Kura çekmişler ve kaybedenlerden olmuştu. |
142. |
O, kınanmış iken bir balık onu yuttu. |
143. |
Eğer Allah’ı tesbih edenlerden olmasaydı. |
144. |
İnsanların tekrar diriltilecekleri güne kadar onun karnında kalırdı. |
145. |
Ama biz onu bitkin (hasta) olduğu halde bir yere çıkardık. |
146. |
Onun üzerine de geniş yapraklı bir ağaç bitirmiştik. |
147. |
Sonra da onu yüz bin kişiye veya daha fazlasına göndermiştik. |
148. |
Ona iman ettiler, biz de onlara bir süreye kadar geçimlik verdik. |
149. |
Onlara sor, kızlar Allah’ın da, oğlanlar onların mı? |
150. |
Yoksa bizim melekleri dişi olarak yarattığımıza mı şahitlik ettiler? |
151. |
(151-152) Bak, onlar nasıl da uydurarak, “Allah’ın oğlu oldu” diyorlar. Gerçekten onlar yalancıdırlar. |
152. |
(151-152) Bak, onlar nasıl da uydurarak, “Allah’ın oğlu oldu” diyorlar. Gerçekten onlar yalancıdırlar. |
153. |
(Güya) Allah, kızları erkeklere tercih etmiş. |
154. |
Size ne oluyor? Nasıl hüküm verebiliyorsunuz? |
155. |
Hiç düşünmüyor musunuz? |
156. |
Yoksa sizin çok açık bir belgeniz mi var? |
157. |
Eğer doğru söylüyorsanız, haydi kitabınızı getirin. |
158. |
Allah ile cinler arasında bir soy bağı icat ettiler. Cinler de elbette hesaba çekilebileceklerini biliyorlar. |
159. |
Allah, onların vasıflandırdıkları şeylerden uzaktır. |
160. |
Allah’ın ihlaslı kulları hariç (bir yana...) |
161. |
Siz ve kulluk ettikleriniz. |
162. |
(162-163) Cehenneme atılacaklardan başka kimseyi yoldan çıkaramazsınız. |
163. |
(162-163) Cehenneme atılacaklardan başka kimseyi yoldan çıkaramazsınız. |
164. |
Biz (meleklerin) her birimizin belli bir mevkisi vardır. |
165. |
Biz, elbette biz dizi dizi olanlarız. |
166. |
Ve yine biz, tesbih ediciler biziz. |
167. |
Onlar, şöyle diyorlardı: |
168. |
-Öncekilerden yanımızda bir zikir/kitap olsaydı |
169. |
Elbette Allah’ın ihlaslı kulları olurduk. |
170. |
Şimdi ise O’nu inkar ettiler. Ama bilecek onlar. |
171. |
Peygamber olarak gönderilmiş olan kullarımız hakkında hükmümüz verilmiştir. |
172. |
Onlara mutlaka yardım edilecektir. |
173. |
Bizim ordularımız galip gelecektir. |
174. |
Öyleyse bir süreye kadar onlardan yüz çevir. |
175. |
Onları gözle, onlar da gözleyecekler. |
176. |
Azabımızı mı acele istiyorlar? |
177. |
Azap, onların alanına inince, uyarılanların sabahı ne acıdır! |
178. |
Bir süreye kadar onlardan uzaklaş. |
179. |
Ve gözle, onlar da gözleyecekler. |
180. |
Gücün ve üstünlüğün sahibi olan Rabbin, onların nitelediklerinden yücedir (uzaktır). |
181. |
Selam elçilere! |
182. |
Hamd ise alemlerin Rabbi Allah’adır. |