Muminun Suresi
    ELMALILI HAMDİ YAZIR (ORJİNAL) MEALİ
    Rahmân ve rahîm olan Allah´ın adıyla
    1. Hakikat felâh buldu o mü´minler
    2. Ki onlar namazlarında huşu´ludurlar
    3. Onlar ki bîyhude işe, boş lâfa bakmazlar
    4. Onlar ki zekât vermek için çalışırlar
    5. Ve onlar ki ırzlarını korurlar
    6. Ancak zevcelerine ve kendilerinin milki olan cariyelerine karşı müstesnâ, çünkü bunlar levm olunmazlar
    7. Kim de bundan ötesini ararsa işte artık onlar haddi aşanlardır
    8. Ve onlar ki emanetlerine ve ahidlerine riayetkârdırlar
    9. Onlar ki namazlarının üzerine muhafızlık ederler
    10. İşte onlardır o vârisler
    11. Ki Firdevse vâris olacak, onda muhallad kalacaklardır
    12. Şanım hakkı için biz insanı çamurdan, bir sülâleden yarattık
    13. Sonra onu oturaklı bir karargâhta bir nufte yaptık
    14. Sonra o nufteyi bir aleka yarattık derken o alakayı bir mudga yarattık derken o kemiklere bir et giydirdik, sonra ona diğer bir hılkat neş´eti verdik, bak ne şanlı o Allah, yaratanların en güzeli
    15. Sonra siz bunun arkasından muhakkak öleceksiniz
    16. Sonra siz Kıyamet günü muhakkak ba´solunacaksınız
    17. Filhakıka biz, sizin fevkınızda yedi tarıyk yarattık ve halktan gafil olmadık
    18. Ve Semadan bir kader ile bir su indirdik de onu yerde iskân eyledik, halbuki biz onu giderivermeğe de şübhesiz kadiriz
    19. Öyle iken durdurduk da onunla sizin için hurmalıklar, üzümlükler kabîlinden bağlar, bağçeler yaptık ki içlerinde sizin için bir çok yemişler var onlardan yer ve geçinirsiniz
    20. Ve bir ağaç ki Tur-i Siyna´dan çıkar, yağ ve yiyenlere bir katıkla biter
    21. En´amda da sizin için cidden bir ıbret vardır, karınlarındakinden sizi iska ediyoruz sizin için de onlarda hem bir çok menafi´ vardır, hem de onlardan yersiniz
    22. Hem onlara ve hem gemiye yüklenirsiniz
    23. Celâlim hakkı için biz Nuhu kavmine Resul gönderdik de dedi ki: ey benim kavmim: Allaha ıbadet edin, ondan başka bir tanrınız yoktur, binaenaleyh korunmaz mısınız?
    24. Bunun üzerine kavminden küfreden kodaman güruh şöyle dedi: bu, başka değil, ancak sizin gibi bir beşer, üstünüze geçmek istiyor, eğer Allah dilese idi elbette bir takım Melekler gönderirdi, biz evvelki atalarımız içinde bunu işitmedik
    25. Her halde o öyle bir adam ki kendisinde bir cinnet var, binaenaleyh gözetin bunu bir zamana kadar
    26. Dedi: ya rab! Beni tekzib etmelerine karşı sen bana nusrat ver
    27. Biz de ona şöyle vahyettik: bizim nezaretimiz ve vahyimizle gemiyi yap, sonra emrimiz gelip de tennur feveran edince hemen ona topundan bir iki çift ve aleyhinde söz sebketmiş olandan başka ehlini sok ve o zulm edenler hakkında bana bir hıtabda bulunma, çünkü onlar gark olunacaklardır
    28. Binaenaleyh sen maıyyetindekilerle geminin üzerine çıktığında da de ki: hamd o Allaha ki bizi o zalim kavminden kurtardı
    29. Ve de ki: rabbım! Beni bir mübarek menzile kondur, konuklıyanların en hayırlısı sensin
    30. İşte bunda çok âyetler vardır ve hakıkat biz pek imtihancıyızdır
    31. Sonra arkalarından başka bir karn inşa eyledik
    32. Onların içinde de kendilerinden bir Resul gönderdik şöyle ki: Allaha ıbadet edin ondan başka bir tanrınız yok, artık korunmaz mısınız?
    33. Dünya hayatta kendilerine refah verdiğimiz halde küfredip Âhıret likasını tekzib eyliyen kavminden o (mele´) kodaman güruh ise şöyle dedi: «bu başka değil, ancak sizin gibi bir beşer, yediğinizden yiyor, içtiğinizden içiyor
    34. ve şayet sizin gibi bir beşere itaat ederseniz muhakkak ki siz o halde kat´ıyyen husrandasınızdır.
    35. Siz öldüğünüz ve bir toprak, bir yığın kemik olduğunuz vakıt muhakkak çıkarılacaksınız diye mi va´dediyor?
    36. Heyhât o va´dolunduğunuz şey ne kadar uzak
    37. O, bizim Dünya hayatımızdan başka bir şey değildir, ölürüz ve yaşarız, fakat biz ba´s olunmayız
    38. O ancak öyle bir adam ki bir yalanı Allaha iftira etti, biz ona inanacak değiliz
    39. Ya rab! dedi: beni tekzib ettikleri cihetle öcümü al
    40. Buyurdu ki: az bir zamanda nâdim olacaklar
    41. Derken onları sayha, bihakkın alıverdi de kendilerini bir seyl süpürüntüsü yapıverdik, artık öyle bir defolmuş oldu ki o kavm, o zalimler!
    42. Sonra arkalarından başka karnlar inşâ ettik
    43. Hiç bir ümmet, ecelini sebkedemez ve geriletemezler
    44. Sonra ardı ardına Resullerimizi gönderdik, her ümmete Resulü geldikçe onu tekzib ettiler, biz de onları birbiri ardınca yuvarladık ve hepsini birer efsâne yaptık, artık defolsun öyle bir kavim ki iymana gelmezler
    45. Sonra bir takım âyetlerimiz ve açık bir ferman ile Musâyı ve kardeşi Harûnu gönderdik
    46. Fir´avna ve cem´ıyyetine de bunlar kibirlerine yediremediler ve dik başlı bir kavm idiler
    47. Onun için biz, dediler, bizim gibi iki beşere iyman mı ederiz? Halbuki onların kavmi bize kulluk ediyor
    48. Bu suretle onları tekzib ettiler de helâk edilenlerden oldular
    49. Şanım hakkı için berikiler doğru yolu tutabilsinler diye Musâya o kitabı da verdik
    50. İbni Meryemi de anasiyle bir âyet kıldık ve ikisini bir oturaklı ve temiz sulu bir tepeye barındırdık
    51. Ey Resuller! Halâl ve hoş şeylerden yiyin ve güzel işler yapın, çünkü ben ne yaparsınız tamamen bilirim
    52. Ve işte bu sizin ümmetiniz bir tek ümmet ve rabbınız da ben, artık hep bana korunun
    53. Derken kumandalarını aralarında kitab kitab parçalaştılar, her hızib kendilerininkine güveniyor
    54. Şimdi sen onları bırak dalgınlıkları içinde tâ bir deme kadar
    55. Kendilerine imdad ettiğimiz mal ve evlâd ile sanıyorlar mı ki
    56. Onların hakıkaten hayırlarına müsareat ediyoruz. Hayır, şuurları yok
    57. Her halde rablarının haşyetinden titreyenler
    58. Ve rablarının âyetlerine iyman edenler
    59. Ve rablarına hiç şirk koşmıyanlar
    60. Ve rablarının huzuruna varacaklarından yürekleri çarparak vergilerini verenler
    61. İşte bunlar hayırlarda sür´at yarışı yaparlar ve hem onun için ileri giderler
    62. Maamafih biz kimseye vüs´unden başka teklif etmeyiz ve nezdimizde bir kitab vardır hakkı söyler, onlar da zulm edilmezler
    63. Fakat onların kalbleri bundan bir dalgınlık içindedir, hem onların ondan başka bir takım işleri vardır ki hep onlar için çalışırlar
    64. Nihayet refahlı olanlarını azâba çekiverdiğimiz zaman hemen feryada başlıyacaklardır
    65. Feryad etmeyin bu gün, çünkü siz bizden kurtarılamazsınız
    66. Karşınızda âyetlerim okunuyordu da siz ardınıza dönüyordunuz
    67. Ona kafa tutarak, müsamere yaparak hezeyanlar ediyordunuz
    68. Ya hâlâ o kelâmı tedebbür etmezler mi? Yoksa onlara evvelki atalarına gelmemiş bir şey mi geldi?
    69. Yoksa Peygamberlerini tanımadılar mı da onun için inkâr ediyorlar?
    70. Yoksa onda bir Cinnet var, mı diyorlar? Hayır, o onlara hakk ile geldi fakat ekserisi hakkı hoşlanmıyorlar
    71. Eğer hak onların keyflerine tâbi´ olsa idi Semavât ve Arz ve bunlardaki kimseler kat´ıyyen fâsid olurdu, hayır, biz onlara unutulmaz ders olacak zikirlerini getirdik de onlar zikirlerinden ı´raz ediyorlar
    72. Yoksa sen onlardan bir haraç mı istiyorsun? Rabbının harâcı daha hayırlıdır, hem o, rezzakların en hayırlısıdır
    73. Doğrusu sen onları dosdoğru bir caddeye çağırıyorsun
    74. Fakat Âhırete inanmıyanlar caddeden sapmaktadırlar
    75. Eğer biz onlara acıyıb da baskılarını açıversek mutlaka tuğyanlarında ınad eder hiç bir şey görmezler
    76. Filhakika biz, onları azâba tuttuk da yine rablarına karşı uslanmadılar ve yalvarmıyorlar
    77. Nihayet üzerlerine şedid azâblı bir kapı açtığımız vakıt da onun içinde ye´se düşüvereceklerdir
    78. Halbuki sizin için o kulağı, o gözleri, o Gönülleri inşa eden o siz, pek az şükrediyorsunuz
    79. Ve sizi Arzda yaratıp yayan o, hep ona haşrolunacaksınız
    80. Ve o öldüren ve dirilten o, gece ve gündüzün ıhtilâfı da hep onun için, artık akıllanmıyacak mısınız
    81. Hayır, evvelkilerin dedikleri gibi dediler
    82. «Öldüğümüz ve bir türab, bir yığın kemik olduğumuz vakıt mı, cidden biz mi mutlak ba´solunacağız?
    83. Yemîn ederiz ki bize de, atalarımıza da bu, bundan evvel va´dolundu, bu eskilerin masallarından başka bir şey değil» dediler
    84. «Kimin o Arz ve ondaki kimseler, eğer biliyorsanız?» de!
    85. «Allah´ın» diyecekler, «o halde düşünmez misiniz?» de!
    86. «Kim o yedi Semânın rabbı ve o azametli Arşın rabbı?» de!
    87. «Allah´ın» diyecekler, «o halde korkmaz mısınız?» de!
    88. «Kim o her şeyin melekûtü yedinde ve o kayırır da ona karşı kayırılmaz olan eğer ılminiz varsa?» de!
    89. «Allah´ın» diyecekler, «o halde nereden büyüleniyorsunuz?» de!
    90. Doğrusu biz onlara hakkı getirdik ve şüphesiz onlar yalancılar
    91. Allah, hiç veled ittihaz etmedi, beraberinde bir tanrı da yok O surette her tanrı kendi yarattığı ile giderdi ve elbette biri diğerine kibrederdi, o isnad ettikleri vasıflardan sübhan o Allah
    92. O gayb-ü şehadetin âlimi, binaenaleyh onların koştukları çok yüksek
    93. De ki: rabbım! eğer onlara edilen vaîdi bana behemehal göstereceksen
    94. Beni o zalimler güruhunda bulundurma rabbım!
    95. Şübhesiz ki biz, onlara yaptığımız vaîdi sana göstermeğe elbette kadiriz
    96. Sen o kötülüğü en güzel olan hasletle def´et, biz, onların ne halt edeceklerini daha iyi biliriz
    97. Ve de ki: sana sığınırım rabbım! O Şeytanların dürtüşmelerinden
    98. Ve sana sığınırım rabbım! huzuruma gelmelerinden
    99. Nihayet her birine ölüm geldiği vakıt diyecek ki: rabbım! döndür, döndür beni döndür
    100. Belki ben o baktığımda salih bir amel işlerim, hayır hayır! O bir kelimedir ki onu o söyler, ötelerinden ise bir berzah vardır, tâ ba´s olunacakları güne kadar
    101. O vakıt Sûr üfürüldü mü artık beyinlerinde o gün ne ensab vardır ne de soruşurlar
    102. O zaman her kimin tartıları ağır gelirse işte onlar o felâh bulanlardır
    103. Her kimin de tartıları yeğni gelirse işte onlar kendilerine yazık edenler, Cehennemde kalanlardır
    104. Ateş yüzlerini yalar, o halde ki içinde dişleri sırıtır
    105. Değil mi idi âyetlerim size okunuyordu siz onları tekzib ediyordunuz?
    106. Rabbımız! derler: bize şekavetimiz galebe etti ve biz bir sapgın bir kavm idik
    107. Ey bizim rabbımız! çıkar bizleri bundan, döner bir daha edersek her halde bizler zalimiz
    108. Buyurur ki sinin orada, söylemeyin bana
    109. çünkü kullarımdan bir fırka vardı «rabbena amenna fağfirlena verhamna ve ente hayrurrahimin» diyorlardı da
    110. siz onları maskara yerine tuttunuz, hattâ size benim yâdımı unutturdular, onlara öyle gülüyordunuz
    111. İşte onlara ben sabretmelerine mukabil bu gün bu mükâfatı verdim, onlardır onlar, murada erenler
    112. Arzda seneler sayısı ne kadar kaldınız? Buyurur
    113. Bir gün veya bir günün birazı, sayanlara sor derler
    114. Buyurur ki bilmiş olsanız cidden pek az kaldınız
    115. Ya zannettiniz mi ki biz, sizi sırf bir abes yarattık? ve siz, bize irca´ edilmiyeceksiniz?
    116. Demek ki Allah, o hak padişah yüksek çok yüksek, başka tanrı yok ancak o, o Arşı kerîmin rabbı
    117. Ve her kim Allahın beraberinde diğer bir tanrı da´vâ ederse onun ona hiç bir bürhanı yoktur ve ancak rabbının ındinde hisabı vardır, hak bu ki kâfirler felâh bulmazlar
    118. Hem şöyle de: «Râbbım! bana mağfiret, merhamet buyur, sen merhamet edenlerin en hayırlısısın.»