Zariyat Suresi
    SUAT YILDIRIM MEALİ
    Rahmân ve rahîm olan Allah´ın adıyla
    1. O tozutup savuran (rüzgârlara
    2. Yağmur yüklenen bulutlara
    3. Kolayca akıp giden (yıldızlar, bulutlar vb.) şeylere
    4. Emirleri, rızıkları, yağmurları vb. şeyleri taksim eden meleklere yemin ederim ki
    5. Size vâd olunan diriliş elbette gerçektir
    6. İşlerin karşılığı da mutlaka alınacaktır
    7. Yollarla, yörüngelerle dolu gök hakkı için! Siz tam bir çelişki içindesiniz
    9. Oysa bu dâvetten, ancak aklı çarpılmış olan kimse çevrilip vazgeçirilir
    10. O kahrolası yalancılar sarhoşluk ve cehalet içinde ne yaptıklarını bilmeden atıp tutarlar. Bir de alay ederek: "Ne zaman o hesap günü?" diye sorarlar
    13. O gün, onların ateşin üzerinde kıvrandırılacakları gündür
    14. Onlara: "Tadın bakalım fitnenizi, tadın dünyada kaynattığınız fitne ateşinin neticesini! İşte gelmesini dört gözle beklediğiniz azap!" denilir
    15. Ama müttakiler bahçelerde, pınar başlarındadırlar
    16. Rab´lerinin kendilerine verdiği mükâfatları almaktadırlar. Çünkü onlar, daha önce dünyada iyi davranan kimselerdi
    17. Geceleri az uyurlardı
    18. Seher vakitleri istiğfar ederlerdi
    19. Mallarında isteyenlerin ve yoksulların hakkını ayırırlardı
    20. Kesin inanmak isteyenler için yeryüzünde birçok deliller vardır. Bizzat kendi varlıklarınızda da böyle deliller vardır. Hâlâ görmeyecek misiniz? Gökte de hem rızkınız (rızkınızın vesileleri), hem de size vâd olunan cennet vardır
    23. Göğün ve yerin Rabbine yemin olsun ki bu vaad, tıpkı sizin konuşmanızın sabit olduğu gibi bir gerçektir
    24. Sahi! İbrâhimin şerefli misafirlerinin gelişlerinden haberin oldu mu
    25. Onlar yanına varınca: "Selâm!" dediler. O da: "Size de Selâm!" diye cevap verdi, ama içinden: "Bunlar tanımadığım kimseler, hayırdır inşaallah!" dedi.
    26. Onlara yemek getirmek için gizlice ailesinin yanına geçti ve semiz bir dana kebabı getirdi. Önlerine koyup "buyurmaz mısınız?" diye ikram etti.
    28. O sırada onlardan yana içine bir korku düştü. "Korkma!" dediler ve ona büyüdüğünde âlim olacak bir çocuklarının dünyaya geleceğini müjdelediler.
    29. Evin öbür köşesinden bunu duyan eşi, elini yüzüne vurarak: "Vay başıma gelene! Ben kısır bir kocakarı iken mi doğuracağım!" diye çığlık attı
    30. Onlar, hanımına: "Evet, Rabbin böyle buyurdu, dediler. O, tam hüküm ve hikmet sahibidir, her şeyi hakkıyla bilir.
    31. İbrâhim: "Peki sizin gelişinizin asıl sebebini öğrenebilir miyim ey değerli elçiler?" dedi
    32. "Biz" dediler, "Suçlu bir güruhun, haddini aşanların tepelerine, çamurdan pişirilip de Rabbinin nezdinde damgalanmış taşları indirmek için görevlendirildik.
    35. Derken, oradaki müminleri şehirden çıkarma emrini verdik
    36. Ama orada, bir hane dışında, Biz´e itaat eden aile bulamadık
    37. Ve öyle acı bir azaptan korkanlar için, orada bir alâmet bıraktık
    38. Mûsâ´nın olayında da alınacak dersler vardır. Onu âşikâr bir delille (mûcize ile) Firavun´a göndermiştik
    39. O var gücüyle ve bütün ordusuyla sırtını çevirdi ve "Mûsâ, ya bir büyücü, ya da bir delidir!" dedi
    40. Biz de hem onu, hem ordularını yakalayıp denizin dibine geçiriverdik. Boğulurken, pişmanlıkla kendi kendini kınıyordu
    41. Âd halkında da alınacak dersler vardır. Onlara da ortalığı kasıp kavuran köklerini kurutan bir kasırga gönderdik
    42. Bu rüzgâr, uğradığı her şeyi derhal kül gibi savuruyordu
    43. Semûd ahalisinde de böyle alınacak ibretler vardır. Onlara da "Bir süre hayattan zevk alın bakalım!" denilmişti
    44. Onlar Rab´lerinin emrinden uzaklaşıp azıtınca kendileri baka baka, o müthiş yıldırım onları çarpıverdi
    45. Oldukları yerde çöke kaldılar, ne doğrulabildiler, ne de yardım gördüler
    46. Daha önceleri de Nûh´un halkını helâk etmiştik. Çünkü onlar da din yolundan çıkmış kimselerdi
    47. Göğü Biz çok sağlam bir şekilde bina ettik, onu genişleten Biziz. Çünkü Biz geniş kudret ve hakimiyet sahibiyiz
    48. Yeryüzünü de Biz döşedik, bakınız Biz ne de güzel döşedik
    49. Her şeyi de çift yarattık ki düşünüp ders alasınız.
    50. "O halde, Allah´a kaçın, çabuk Allah´ın himayesine koşun. Zira ben O´nun tarafından, sizi uyarmak için gönderilen âşikâr bir elçiyim.
    51. Sakın Allah´ın yanı sıra başka mâbud icad etmeyin. İşte ben O´nun tarafından, sizi uyarmak için gönderilen aydınlatıcı bir elçiyim
    52. İşte böyle... Senin hemşehrilerinden önceki ümmetlere ne zaman bir elçi geldiyse mutlaka ona muhatapları büyücü veya deli dediler
    53. Birbirlerine tavsiye mi ettiler, aralarında anlaştılar mı ki hep aynı şeyleri söylediler? Hayır, böyle bir tavsiye yok ama, onlar azgınlıkta müşterekler. İşte ondan, böyle söylerler
    54. Sen de onlardan yüz çevir, yeterince onlara hakkı anlatmaya çalıştığından artık bundan ötürü seni kimse ayıplayamaz
    55. Bununla beraber yine de hatırlatıp öğüt ver! Zira gerçeği hatırlatıp nasihatte bulunma, inananlara ve inanacaklara fayda verir
    56. Ben cinleri ve insanları sırf Beni tanıyıp yalnız Bana ibadet etsinler diye yarattım
    57. Onlardan nafaka istemiyorum, beni yedirip beslemelerini de istemiyorum. Asıl bütün mahlûkların rızıklarını veren, kâmil kuvvet ve tam iktidar sahibi olan Allah Teâlâdır
    59. Muhakkak ki şimdiki zalimlerin de, daha önceki meslekdaşlarının payı gibi, bir azap payı vardır. Acele etmelerine hiç gerek yok, nasılsa ona kavuşacaklar
    60. Ama tehdit olundukları o gün de gelince, çekeceklerinden dolayı vay o kâfirlerin haline