1. |
Gâşiye’nin/dehşeti her tarafı saracak olan o felâketin mahiyeti hakkında elbet sen de bilgi sahibi oldun. |
2. |
Yüzler vardır o gün yere eğilmiştir, zelildir! |
3. |
Yorgundur, bitkin mi bitkindir! |
4. |
Kızgın ateşe girerler. |
5. |
Susayınca kaynar su kaynayan bir çeşmeden içerler. |
6. |
Yiyecekleri sadece bir dikenden ibarettir. |
7. |
Bu diken ne besleyicidir, ne de açlığı giderir. |
8. |
Ama yüzler vardır, o gün mutludurlar! |
9. |
Emeklerinin neticesini almadan ötürü gayet memnundurlar. |
10. |
Pek üstün ve pek muteber bir cennettedirler. |
11. |
Orada hiç boş söz işitmezler. |
12. |
Orada akan berrak pınarlar... |
13. |
Orada üstün, kıymetli tahtlar... |
14. |
Hazırlanmış kadehler... |
15. |
Dizilmiş koltuklar, yastıklar... |
16. |
Yayılmış halılar ve döşemeler... |
17. |
O kâfirler bakıp düşünmezler mi: (Mesela) deve nasıl yaratılmış? |
18. |
Gök nasıl kurulup uçsuz bucaksız yükseltilmiş? |
19. |
Dağlar nasıl da yeri tutup, dengeleyen direkler halinde dikilmiş. |
20. |
Yeryüzü nasıl yayılıp hayata elverişli kılınmış? |
21. |
İşte böyle... Sen insanları irşada devam et! Zaten senin görevin sadece irşad edip düşündürmektir. |
22. |
Yoksa sen kimseyi zorlayacak değilsin. |
23. |
Lâkin kim ki imana sırtını döner ve inkâr eder, |
24. |
Allah da onu en büyük cezaya çarptırır. |
25. |
Elbet onların dönüşü Bize olacaktır. |
26. |
Elbet hesaplarını görmek de Bizim işimiz olacaktır. |