1. |
(1-2) Andolsun (ruhları) şiddetle çekip çıkaranlara. Ve kolaylıkla çıkarıp alanlara. |
2. |
(1-2) Andolsun (ruhları) şiddetle çekip çıkaranlara. Ve kolaylıkla çıkarıp alanlara. |
3. |
(3-4) Ve sür´atle yüzenlere. Ve çabukça ileri geçenlere. |
4. |
(3-4) Ve sür´atle yüzenlere. Ve çabukça ileri geçenlere. |
5. |
(5-6) Hangi bir mühim işi tedbir edenlere. O gün sarsılacak, sarsılacaktır. |
6. |
(5-6) Hangi bir mühim işi tedbir edenlere. O gün sarsılacak, sarsılacaktır. |
7. |
(7-8) O sarsanın ardından biri de gelecektir. Kalpler o günde pek muztariptir. |
8. |
(7-8) O sarsanın ardından biri de gelecektir. Kalpler o günde pek muztariptir. |
9. |
Onların gözleri de pek zelilane bir vaziyettedir. |
10. |
Derler ki: «Biz mi hayata hakikaten döndürülmüş kimseler olacağız?» |
11. |
«Biz mi çürümüş kemikler olduğumuz zaman?» |
12. |
(12-13) Dediler ki: «Bu, o halde ziyanlı bir dönüş.» Fakat şüphe yok ki o, bir tek sayhadır. |
13. |
(12-13) Dediler ki: «Bu, o halde ziyanlı bir dönüş.» Fakat şüphe yok ki o, bir tek sayhadır. |
14. |
Artık onlar, o zaman bir düz yer üzerindedirler. |
15. |
(15-16) Sana Mûsa´nın kıssası geldi mi? O vakit ki, O´na Rabbi, mukaddes Tuvâ vadisinde nidâ etmişti. |
16. |
(15-16) Sana Mûsa´nın kıssası geldi mi? O vakit ki, O´na Rabbi, mukaddes Tuvâ vadisinde nidâ etmişti. |
17. |
(17-18) Fir´avun´a gidiver, muhakkak ki, o pek azmıştır.» İmdi de ki: «Senin temizlenmekliğine meylin var mıdır?» |
18. |
(17-18) Fir´avun´a gidiver, muhakkak ki, o pek azmıştır.» İmdi de ki: «Senin temizlenmekliğine meylin var mıdır?» |
19. |
«Ve sana Rabbin yolunu göstereyim de O´ndan korkasın.» |
20. |
Artık O´na pek büyük mûcize gösterdi. |
21. |
O ise yalanladı ve isyan etti. |
22. |
(22-23) Sonra da koşarak geriye döndü. Artık topladı da nidâ etti. |
23. |
(22-23) Sonra da koşarak geriye döndü. Artık topladı da nidâ etti. |
24. |
«Ben sizin en yüksek Rabbinizim,» dedi. |
25. |
Fakat Allah, onu ahiretin de, dünyanın da ukûbetiyle yakaladı. |
26. |
Şüphe yok ki, bunda korkar olan kimse için elbette bir ibret vardır. |
27. |
Sizler mi yaradılış itibariyle daha çetinsiniz, yoksa gök mü ki, onu binâ etti? |
28. |
Onun yükseklik miktarı yükseltti, sonra onu tesviye kıldı. |
29. |
(29-31) Ve gecesini karanlık etti, gündüzünü de çıkardı (aydınlattı). Ve ondan sonra da yeri yaydı. Ondan suyunu ve otlağını çıkarıverdi. |
30. |
(29-31) Ve gecesini karanlık etti, gündüzünü de çıkardı (aydınlattı). Ve ondan sonra da yeri yaydı. Ondan suyunu ve otlağını çıkarıverdi. |
31. |
(29-31) Ve gecesini karanlık etti, gündüzünü de çıkardı (aydınlattı). Ve ondan sonra da yeri yaydı. Ondan suyunu ve otlağını çıkarıverdi. |
32. |
Dağları da tesbit etti. |
33. |
Sizin için ve hayvanlarınız için bir menfaat olarak. |
34. |
Artık o vakit ki, pek büyük bir âfet zuhûra gelir. |
35. |
İnsan neye koşup durmuş olduğunu o gün hatırlar. |
36. |
Cehennemde her gören kimseye açıklanmış bulunur. |
37. |
(37-38) Artık kim taşkınlık etmiş ise. Ve dünya hayatını tercih eylemiş ise. |
38. |
(37-38) Artık kim taşkınlık etmiş ise. Ve dünya hayatını tercih eylemiş ise. |
39. |
Artık şüphe yok ki, cehennemdir, odur onun yurdu. |
40. |
Fakat kim ki, Rabbinin makamından korkmuş ve nefsini hevâdan nehyetmiş ise. |
41. |
Artık cennette, o da (o kimse için) yurttur. |
42. |
(42-44) Sana Kıyametten sorarlar ki, onun vukû´u ne zamandır? Sen onu yâdetmek hususunda ne haldesin? Onun sonu Rabbine varır. |
43. |
(42-44) Sana Kıyametten sorarlar ki, onun vukû´u ne zamandır? Sen onu yâdetmek hususunda ne haldesin? Onun sonu Rabbine varır. |
44. |
(42-44) Sana Kıyametten sorarlar ki, onun vukû´u ne zamandır? Sen onu yâdetmek hususunda ne haldesin? Onun sonu Rabbine varır. |
45. |
Şüphe yok ki sen, ancak ondan korkanlara bir korkutucusun. |
46. |
Onlar, o Kıyameti gördükleri gün sanki bir akşam veya bir kuşluk vaktinden başka kalmamış gibi olurlar. |