Mümtahine Suresi
    ÖMER NASUHİ BİLMEN MEALİ
    Rahmân ve rahîm olan Allah´ın adıyla
    1. Ey imân etmiş olanlar! Benim düşmanımı, sizin de düşmanınızı dostlar ittihaz etmeyiniz, siz onlara bir meveddet sebebiyle bazı haberler ulaştırıyorsunuz. Halbuki, onlar size Hakk´tan gelen şeyi münkir bulunmuşlardır. Rabbiniz Allah´a imân ettiğinizden dolayı Peygamberi de, sizi de (yurdunuzdan) çıkarıyorlardı. Eğer siz Benim yolumda ve Benim rızamı talep için cihada çıkmış oldu iseniz (O kâfirleri dost tutmayınız). Onlara meveddet ile sır veriyorsunuz ve Ben ise sizin gizlediğiniz şeyi de, açıkladığınız şeyi de pek iyi bilirim ve onu sizden her kim yaparsa artık yolun ortasından sapmış olur.
    2. Eğer size zaferyâb olurlarsa sizin için düşmanlar olurlar ve size karşı fenalıkla ellerini ve dillerini uzatırlar ve sizin kâfirler olmanızı arzu ederler.
    3. Elbette size Kıyamet gününde ne hısımlarınız ve ne de evlatlarınız faide veremiyeceklerdir. Aralarınızı ayıracaktır ve Allah ne yapar olduklarınızı bihakkın görücüdür.
    4. Muhakkak ki sizin için İbrahim´de ve O´nunla beraber olanlarda bir güzel örnek vardır. O vakit ki, kavimlerine dediler ki: «Şüphe yok, biz sizden ve Allah´tan gayrı tapmakta olduğunuz şeylerden müteberri kimseleriz. Sizi inkâr ettik ve yalnız bir Allah´a imân edeceğinize değin bizim aramızla sizin aranızda ebedîyyen adavet ve buğz başlamıştır.» Ancak İbrahim´in babasına, «Elbette senin için istiğfarda bulunacağım. Mamafih senin için Allah´tan hiçbir şeye malik olamam,» demesi müstesna... «Ey Rabbimiz! Ancak Sana tevekkül ettik ve Sana yöneldik ve son gidiş de ancak Sana´dır.»
    5. «Ey Rabbimiz! Bizi kâfir olanlar için bir fitne kılma ve bizim için mağfiret buyur. Ey Rabbimiz, şüphe yok ki azîz, hakîm olan ancak Sen´sin.»
    6. Andolsun ki sizin için Allah´ı ve ahiret gününü rica edenler için onlarda bir güzel örnek vardır ve her kim yüz çevirirse, imdi şüphe yok ki Allah, o her şeyden müstağnidir, her hamde müstahaktır.
    7. Umulur ki Allah, sizin aranızla onlardan düşmanlaşmış olduğunuz kimseler arasında bir dostluk husûle getirir ve Allah kâdirdir ve Allah gafûrdur, rahîmdir.
    8. Allah, sizinle din hususunda savaşta bulunmamış ve sizi yurdunuzdan çıkarmamış kimselere iyilik etmenizden ve onlara adâlette bulunmanızdan sizi nehyetmez. Şüphe yok ki Allah, adâlette bulunanları sever.
    9. Allah, sizleri ancak din hususunda sizinle muharebede bulunmuş ve sizi yurdunuzdan çıkarmış ve sizin çıkarılmanıza yardım etmiş olan kimselere dostlukta bulunmanızdan nehyeder ve her kim onlara dostlukta bulunacak olursa işte onlardır zalimler, onlar.
    10. Ey imân etmiş olanlar! Size imân etmiş kadınlar, hicret etmiş olarak geldikleri vakit onları imtihan edin. Allah, onların imânlarına bihakkın âlimdir. İmdi siz onları mü´mineler bildiğiniz takdirde artık onları kâfirlere geri döndürmeyiniz. Ne bunlar onlar için helâldir ve ne de onlar bunlar için helâl olurlar. Ve onlara infak etmiş oldukları şeyi verin ve kendilerine mehirlerini verdiğiniz takdirde o kadınlar ile evlenmekten dolayı sizin için bir günah yoktur. Ve kâfirlerin ismetlerine yapışmayın ve ne infak ettiniz ise isteyin, onlar da ne infak etmişler ise istesinler. İşte bu, Allah´ın hükmüdür. Aranızda hükmeder ve Allah alîmdir, hakîmdir.
    11. Ve eğer sizin zevcelerinizden bir şey sizden fevt olup kâfirlere geçerse sonra da siz bir ganîmet malı elde etmiş olursanız, artık zevceleri gitmiş olanlara mehr olarak vermiş oldukları şeyin mislini (o ganîmet malından) veriniz ve kendisine imân etmiş olduğunuz Allah´tan korkunuz.
    12. Ey Peygamber! İmân etmiş olan kadınlar sana gelip de, Allah´a bir şeyi şerik koşmamaları ve hırsızlık yapmayacakları ve zinada bulunmayacakları ve çocuklarını öldürmemeleri ve elleriyle ayakları arasında uyduracakları bir bühtan ile gelmemeleri ve sana mâruf bir hususta asî olmayacakları üzerine mübayeada bulunacakları zaman artık sen de onlar ile mübayeada bulun ve onlar için Allah´tan mağfiret dile. Şüphe yok Allah gafûrdur, rahîmdir.
    13. Ey imân etmiş olanlar! Bir kavim ile dostlukta bulunmayın ki, Allah onların üzerine gazap etmiştir. Muhakkak ki ahiretten ye´se düşmüşlerdir. Nasıl ki kâfirler, kabirlerde bulunanlardan ümitlerini kesmişlerdir.