Duhan Suresi
    İBNİ KESİR MEALİ
    Rahmân ve rahîm olan Allah´ın adıyla
    1. Ha, Mim.
    2. Apaçık kitaba andolsun ki;
    3. Gerçekten Biz; onu, mübarek bir gecede indirdik. Doğrusu Biz, uyarıcı idik.
    4. Ki onda her hikmetli iş ayrılır.
    5. Katımızdan bir emirle. Muhakkak ki Biz, peygamber gönderenleriz.
    6. Rabbından bir rahmet olarak. Gerçekten O; Semi, Alim olanın kendisidir.
    7. Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbından. Şayet kesin olarak inanıyorsanız.
    8. Ondan başka ilah yoktur. Diriltir ve öldürür. Sizin de Rabbınızdır, sizden önceki atalarınızın da Rabbıdır.
    9. Hayır, onlar şüphe içinde oynayıp dururlar.
    10. Öyleyse sen gözle. Göğün açıkça bir duman çıkaracağı gün;
    11. İnsanları bürüyecektir. Bu; elim bir azabdır.
    12. Rabbımız; bu azabı bizden kaldır. Doğrusu biz, artık mü´minleriz.
    13. Nerede onlarda öğüt almak? Kendilerine gerçeği açıklayan bir peygamber gelmişti.
    14. Ondan yüz çevirmişler; belletilmiş delinin biri, demişlerdi
    15. Biz, az bir süre için azabı kaldıracağız. Ama siz, eski halinize döneceksiniz.
    16. Onları çarptıkça çarpacağımız gün; şüphesiz intikam alırız.
    17. Andolsun ki; onlardan önce Firavun kavmini de denemiştik ve onlara kerim bir peygamber gelmişti.
    18. Allah´ın kullarını bana teslim edin. Doğrusu ben, size gönderilmiş emin bir peygamberim.
    19. Allah´a karşı yücelik taslamayın. Doğrusu ben, size açık bir burhan getirdim.
    20. Beni taşlamanızdan ötürü; benim de Rabbım, sizin de Rabbınız olana sığındım.
    21. Eğer bana inanmazsanız; benden uzaklaşıp gidin.
    22. Bunlar, suçlu bir kavimdir, diyerek Rabbına dua etti.
    23. Öyleyse kullarımı geceleyin yürüt, siz muhakkak takip olunacaksınız.
    24. Denizi sakin iken geride bırak. Doğrusu onlar, suda boğulacak bir ordudur.
    25. Onlar, nice nice bağları, pınarları bırakmışlardı.
    26. Ekinleri, muhteşem konakları da.
    27. Zevk ve safa sürdükleri nimetleri de.
    28. İşte böyle. Onlara başka kavimleri mirasçı kıldık.
    29. Gök ve yer onların helakine ağlamadı. Ve onlar, mühlet verilenler de olmadı.
    30. Andolsun ki; İsrailoğullarını horlayıcı azabdan kurtardık,
    31. Firavun´dan. Doğrusu o, azgın bir zorba idi.
    32. Ve andolsun ki; Biz, onları bile bile alemler üzerinde seçkin kıldık.
    33. Onlara ayetlerden öylelerini verdik ki; her birinde açıkça bir imtihan vardı.
    34. Bunlar gerçekten derler ki:
    35. O, ilk ölümümüzden başkası değildir. Ve biz, diriltilip kaldırılacaklar da değiliz.
    36. Doğru sözlüler iseniz; bize babalarımıza getirsenize.
    37. Bunlar mı daha hayırlı, yoksa Tübba kavmi ile onlardan evvel gelenler mi? Biz, onları helak ettik. Muhakkak ki onlar, mücrimler idiler.
    38. Biz; gökleri, yeri ve ikisinin arasındakileri oyun ve oyalanma olsun diye yaratmadık.
    39. Biz; onları, ancak hak ile yarattık. Ne var ki onların çoğu, bilmezler.
    40. Muhakkak ki ayırdetme günü, hepsinin bir arada bulunacağı vakittir.
    41. O gün; dostun dosta hiç bir yardımı olmaz, yardım da görmezler.
    42. Ancak Allah´ın merhamet ettiği müstesna. Muhakkak ki O; Aziz, Rahim olanın kendisidir.
    43. Doğrusu zakkum ağacı;
    44. Günahkarların yiyeceğidir.
    45. Erimiş maden gibidir. Karınlarında kaynar,
    46. Suyun kaynaması gibi.
    47. Yakalayın onu, cehennemin ortasına sürükleyin.
    48. Sonra azab olarak başına kaynar su dökün.
    49. Tad bakalım; hani güçlü olan, değerli olan yalnız sendin?
    50. İşte bu; doğrusu şüphelenip durduğunuz şeydir.
    51. Müttakiler ise; muhakkak ki emin bir makamdadırlar.
    52. Bahçelerde ve pınar başlarında.
    53. İnce ipekten ve parlak atlastan giyerler, karşılıklı otururlar.
    54. İşte böyle. Onları iri siyah gözlülerle evlendiririz.
    55. Orada emniyet içerisinde her meyveyi isteyebilirler.
    56. Orada ilk ölümden başka bir ölüm tatmazlar. Ve onları cehennem azabından korumuştur.
    57. Rabbından bir lutuf olarak. İşte bu, büyük kurtuluşun kendisidir.
    58. Biz; onu, öğüt alsınlar diye senin dilinde indirerek kolayca anlaşılmasını sağladık.
    59. Öyleyse bekle, onlar da beklemektedirler.