|
| 1. | Andolsun (kâfirlerin cesedlerine) boğulmuş olan ruuhlarını tâ derinlikler (in) den söküb koparan, |
| 2. | (mü´minlerin canını ise) rıfk ile çıkaran (ölüm melek) lerine, |
| 3. | andolsun (dalgıç yüzer gibi) yüzüb (ve gökden inib) de, |
| 4. | (kâfirlerin ruhlarını cehenneme, mü´minlerinkini cennete götürmekde) öncül olarak koşan, |
| 5. | bir de (dünyânın) işi (ni) tedbîr eden (diğer melek) ler (zümresin) e (ki muhakkak hepiniz tekrar dirileceksiniz). |
| 6. | O gün sarsan sarsacak, |
| 7. | onun ensesine binecek olan da ardından gelecek. |
| 8. | O gün kalbler (korku ile) titreyecek, |
| 9. | (saahiblerinin) gözleri zilletle eğilecekdir. |
| 10. | Onlar derler ki: «Biz mi saahiden eski haale döndürülmüş olacağız»? |
| 11. | «Biz çürüyüb dağılmış kemikler olduğumuz vakit mı?» |
| 12. | Dediler: «Öyle ise bu (yeni hayâta dönüş) ziyanlı bir dönüşdür». |
| 13. | Fakat o, ancak bir tek haykırışdır. |
| 14. | Ki o zaman onlar (görürsün ki) hemen (diri olarak) toprağın yüzündedirler. |
| 15. | Sana (Habîbim) Musânın haberi geldi (değil) mi? |
| 16. | Hani Rabbi ona mukaddes «Tuvaa» vadisinde (şöyle) nida etmişdi : |
| 17. | «Fir´avna git. Çünkü o, pek azmışdır». |
| 18. | Onun için de ki : «(Küfürden, azgınlıkdan) temizlenmende meylin var mı senin»? |
| 19. | «Ve seni Rabbin (i tanıtmıya) irşâd edeyim ki (Ondan) korkasın». |
| 20. | (Musa gitdi, teblîğ etdi) Ona o en büyük mu´cizeyi gösterdi. |
| 21. | Fakat (Fir´avn Musâyı) yalanladı, (Allaha) ısyânetdi. |
| 22. | Sonra da koşarak arkasını döndü. |
| 23. | Nihayet (sihirbazlarını, yahud ordusunu) topladı da bağırdı: |
| 24. | «İşte ben sizin en yüce Rabbinizim»! |
| 25. | Bunun üzerine Allah onu hem âhiret, hem dünyâ azâbiyle yakaladı. |
| 26. | Şübhe yok ki (Allahdan) korkacak kimse (ler) için bunda kat´î bir ibret vardır. |
| 27. | Sizi (tekrar) yaratmak mı (sizce) daha güc, yoksa göğ (ü yaratmak) mı ki onu (Allah) bina etmişdir. |
| 28. | Onun boyunu O yükseltdi. Derken ona bir nizaam verdi. |
| 29. | Onun gecesini karardı, gündüzünü (aydınlığa) çıkardı. |
| 30. | Bundan sonra da yeri (ikaamete saalih bir halde) yayıb döşedi. |
| 31. | Ondan suyunu, otlağını çıkardı. |
| 32. | Dağları (nı sapasağlam) dikdi. |
| 33. | (Allah bunları) size ve davarlarınıza birer fâide olmak üzere (yapmışdır). |
| 34. | Fakat o (bütün belâlardan üstün) en büyük belâ geldiği zaman, |
| 35. | İnsanın neye koşduğunu iyice anlayacağı gün, |
| 36. | o alevli ateş (cehennem), görecek (her) kimseye apaçık gösterildiği (zaman). |
| 37. | Artık kim haddi aşarak küfretmiş, |
| 38. | dünyâ hayâtını tercîh eylemişse, |
| 39. | işte muhakkak ki o alevli ateş (cehennem) onun varacağı yerin ta kendisidir. |
| 40. | Amma, kim Rabbinin makaamından korkdu, nefsini hevâ (ve hevesin) den alıkoyduysa, |
| 41. | işte muhakkak ki cennet onun varacağı yerin ta kendisidir. |
| 42. | Sana o saati (kıyameti), onun ne zaman demir atacağını sorarlar. |
| 43. | Sende ona âid şey (bilgi) yokdur ki anlatasın. |
| 44. | Onun nihayet (ilm) i ancak Allaha (dayanır). |
| 45. | Sen ondan korkacak kimselere ancak o tehlikeyi haber verensin. |
| 46. | Onlar bunu görecekleri gün sanki (günün) bir akşamından, yahud bir kuşluğundan başka durmamışlardır. |