Muhammed Suresi
    GÜLTEKİN ONAN MEALİ
    Rahmân ve rahîm olan Allah´ın adıyla
    1. Onlar ki küfrettiler ve Tanrı´nın yolundan alıkoydular, (işte Tanrı da) onların amellerini giderip boşa çıkarmıştır.
    2. İnanıp salih amellerde bulunan ve Muhammed´e indirilen (Kuran)a -ki o rablerinden bir haktır- inananların (Tanrı), kötülüklerini örtmüş (keffere), durumlarını düzeltip ıslah etmiştir.
    3. İşte böyle; hiç şüphesiz, küfredenler batıl olana uymuşlar; ve hiç şüphesiz, inananlar rablerinden olan hakka uymuşlardır. İşte Tanrı, insanlara kendi örneklerini böyle vererek gösteriyor.
    4. Öyleyse, küfredenlerle (savaş sırasında) karşı karşıya geldiğiniz zaman, hemen boyunlarını vurun; sonunda onları ´iyice bozguna uğratıp zafer kazanınca da´ artık (esirler için) bağı sımsıkı tutun. Bundan sonra ya bir lütuf olarak (onları bırakın) veya bir fidye (karşılığı salıverin). Öyle ki savaş ağırlıklarını bıraksın (sona ersin). İşte böyle; eğer Tanrı dilemiş olsaydı, elbette onlardan intikam alırdı. Ancak (savaş,) sizleri birbirinizle denemesi içindir. Tanrı yolunda öldürülenlerin ise; kesin olarak (Tanrı) amellerini giderip boşa çıkarmaz.
    5. Onları hidayete erdirecek ve durumlarını düzeltip ıslah edecektir.
    6. Ve onları, kendilerine tarif edip tanıttığı cennete sokacaktır.
    7. Ey inananlar, eğer siz Tanrı´ya (Tanrı adına İslama ve müslümanlara) yardım ederseniz, O da size yardım eder ve sizin ayaklarınızı sağlamlaştırır.
    8. Küfredenler ise, yüzükoyun düşüş onlara olsun! (Tanrı,) amellerini giderip boşa çıkarmıştır.
    9. İşte böyle; çünkü onlar, Tanrı´nın indirdiğini çirkin (kerih) gördüler, bundan dolayı, O da, onların amellerini boşa çıkardı.
    10. Onlar, yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı ki kendilerinden öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını görsünler. Tanrı, onları yerle bir etti. O kafirler için de bunun bir benzeri vardır.
    11. İşte böyle; çünkü Tanrı, inananların velisidir; kafirlerin ise velisi yoktur.
    12. Şüphesiz Tanrı, inanıp salih amellerde bulunanları, altından ırmaklar akan cennetlere sokar. Küfredenler ise metalanırlar ve hayvanların yemesi gibi yerler; ateş, onlar için bir konaklama yeridir.
    13. Seni sürüp çıkaran memleketinden kuvvet bakımından daha üstün nice memleketler vardı ki, biz onları yıkıma uğrattık da kendileri için hiçbir yardımcı yoktu.
    14. Şimdi rabbinden apaçık bir belge üzerinde bulunan kimse, kötü ameli kendisine ´süslü ve çekici gösterilmiş´ ve kendi hevalarına uyan kimseler gibi midir?
    15. Takva sahiplerine vaadedilen cennetin misali (şudur): İçinde bozulmayan sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenler için lezzet veren şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır ve orda onlar için meyvelerin her türlüsünden ve rablerinden bir mağfiret vardır. Hiç (böyle mükafaatlanan bir kişi), ateşin içinde ebedi olarak kalan ve bağırsaklarını ´parça parça koparan´ kaynar sudan içirilen kimseler gibi olur mu?
    16. Onlardan kimi gelip seni dinler. Nitekim yanından çıkıp gittikleri zaman ilim verilenlere derler ki: "O biraz önce ne söyledi?" İşte onlar; Tanrı, onların kalplerini mühürlemiştir ve onlar kendi hevalarına uymuşlardır.
    17. Hidayeti bulmuş olanlara gelince; (Tanrı,) hidayetlerini arttırmış ve takvalarını vermiştir.
    18. Artık onlar, kıyamet saatinin kendilerine apansız gelmesinden başkasını mı gözlüyorlar? İşte onun işaretleri gelmiştir. Fakat kendilerine geldikten sonra öğüt alıp düşünmeleri onlara neyi sağlar?
    19. Şu halde bil; gerçekten, Tanrı´dan başka tanrı yoktur. Hem kendi günahın, hem inançlı (erkek)ler hem de inançlı (kadın)lar için mağfiret dile! Tanrı, sizin dönüp dolaşacağınız (mütekallebeküm) yeri bilir, konaklama yerinizi de.
    20. İnananlar derler ki: "(Savaş izni için) Bir süre indirilmeli değil miydi?" Fakat, içinde savaş (kıtal) zikri geçen muhkem bir sure indirildiği zaman, kalplerinde hastalık olanların, üzerine ölüm baygınlığı çökmüş olanların bakışı gibi sana baktıklarını gördün. Oysa onlara evla (olan):
    21. İtaat ve maruf (güzel) sözdü. Fakat buyruk kesinlik ve kararlılık gerektirdiği zaman, şayet Tanrı´ya sadakat gösterselerdi, şüphesiz onlar için daha hayırlı olurdu.
    22. Demek, ´iş başına gelip yönetimi ele alırsanız´ hemen yeryüzünde fesad (bozgunculuk) çıkaracak ve akrabalık bağlarınızı koparıp parçalayacaksınız, öyle mi?
    23. İşte bunlar; Tanrı onları lanetlemiş, böylece (kulaklarını) sağırlaştırmış ve basiret (göz)lerini de kör etmiştir.
    24. Öyle olmasa, Kuran´ı iyiden iyiye düşünmezler miydi? Yoksa birtakım kalpler üzerinde kilitler mi vurulmuş?
    25. Şüphesiz, kendilerine hidayet açıkça belli olduktan sonra, gerisin geri (küfre) dönenleri şeytan kışkırtmış ve uzun emellere kaptırmıştır.
    26. İşte böyle; çünkü gerçekten onlar, Tanrı´nın indirdiğini çirkin karşılayanlara dediler ki: "Size bazı buyruklarda itaat edeceğiz." Oysa Tanrı, sakladıkları şeyleri (sır olarak konuştuklarını) biliyor.
    27. Öyleyse melekler, yüzlerine ve arkalarına vura vura canlarını aldıkları zaman nasıl olacak?
    28. İşte böyle; çünkü gerçekten onlar, Tanrı´yı gazablandıran şeye uydular ve O´nu razı edecek şeyleri çirkin karşıladılar; bundan dolayı (Tanrı,) amellerini boşa çıkardı.
    29. Yoksa kalplerinde hastalık bulunanlar, Tanrı´nın kinlerini hiç (ortaya) çıkarmayacağını mı sandılar?
    30. Eğer biz dilersek, sana onları elbette gösteririz, böylelikle onları simalarından tanırsın. Andolsun, sen onları, sözlerin söyleniş tarzından da tanırsın. Tanrı, amellerinizi bilir.
    31. Andolsun, biz sizden mücahid olanlarla sabredenleri bilinceye (belli edip ortaya çıkarıncaya) kadar, deneyeceğiz ve haberlerinizi sınayacağız (açıklayacağız).
    32. Şüphesiz küfredenler, Tanrı´nın yolundan alıkoyanlar ve kendilerine hidayet açıkça belli olduktan sonra ´elçiye karşı gelip zorluk çıkaranlar´, kesin olarak Tanrı´ya hiçbir şeyle zarar veremezler. (Tanrı,) Onların amellerini boşa çıkaracaktır.
    33. Ey inananlar, Tanrı´ya itaat edin, Resüle itaat edin ve kendi amellerinizi geçersiz kılmayın.
    34. Şüphesiz, küfredenler Tanrı´nın yolundan alıkoyanlar, sonra da kafir (olarak) ölenler; işte Tanrı, onlara kesinlikle mağrifet etmeyecektir.
    35. Öyleyse, siz üstün (bir durumda) iken, barışa çağırmak suretiyle gevşekliğe düşmeyin. Tanrı, sizinle beraberdir; O, sizin amellerinizi asla eksiltmez.
    36. Gerçekten dünya hayatı ancak bir oyun ve tutkulu bir oyalanmadır. Eğer inanırsanız ve sakınırsanız, O, size ecirlerinizi verir ve mallarınızı da istemez.
    37. Eğer sizden onları(n tümünü) isteyip sizi çıplak bırakacak olursa, cimrilik edersiniz ve sizin kinlerinizi de ortaya çıkarmış olur.
    38. İşte sizler böylesiniz; Tanrı yolunda infak etmeye çağrılıyorsunuz; buna rağmen bazılarınız cimrilik ediyor. Kim cimrilik ederse, artık o, ancak kendi nefsine cimrilik eder. Tanrı ise, ganiy (hiçbir şeye ihtiyacı olmayan)dır; fakir olan sizlersiniz. Eğer siz yüz çevirecek olursanız, sizden başka bir kavmi getirip değiştirir. Sonra onlar, sizin benzeriniz de olmazlar.