Fetih Suresi
    ELMALILI HAMDİ YAZIR (SADELEŞTİRİLMİŞ 1) MEALİ
    Rahmân ve rahîm olan Allah´ın adıyla
    1. Doğrusu Biz sana apaçık bir fetih açtık.
    2. Allah, senin geçmiş ve gelecek kusurlarını bağışlasın, üzerindeki nimetini tamamlasın ve seni dosdoğru bir yola iletsin diye.
    3. Ve Allah, eşsiz bir şanlı zafer ile sana yardım etsin.
    4. İmanlarına iman katsınlar diye inananların kalplerine o güveni indiren O´dur. Öyle ya, Allah´ındır bütün o göklerin ve yerin orduları. Allah herşeyi bilendir, hikmet sahibidir.
    5. Mü´min erkekleri ve mü´min kadınları, sonsuz olarak içinde kalmak üzere altından ırmaklar akan cennetlere koyması ve günahlannı silip bağışlaması için. Bu, Allah katında büyük bir kurtuluştur.
    6. Ve Allah hakkında kötü zanda bulunan münafık erkekleri , münafık kadınları, müşrik erkekleri ve müşrik kadınları, o kötülük girdabı başlarına dönesiceleri azaba uğratsın diye. Allah, onlara gazap etmiş, la´net etmiş ve kendilerine cehennemi hazırlamıştır. Ona gidiş de ne kötüdür!
    7. Allah´ındır göklerin ve yerin bütün orduları ve Allah güçlüdür, hikmet sahibidir.
    8. Doğrusu Biz seni hem bir şahit, hem bir müjdeci, hem de bir uyarıcı olarak gönderdik.
    9. Allah´a ve peygamberine inanasınız da bunu takviye edip onurlandırarak O´na sabah akşam tesbih edesiniz diye.
    10. Her halde sana biat edenler ancak Allah´a biat etmiş olurlar. Allah´ın eli (kudreti) onların elleri üstündedir. Onun için her kim cayarsa yalnızca kendi aleyhine caymış olur. Her kim de Allah´a verdiği sözü yerine getirirse O da ona yarın büyük bir mükafat verecektir.
    11. Bedevilerden (savaştan) geri bırakılanlar yakında sana: «Bizleri mallarımız ve ailelerimiz oyaladı, onun için bize bağışlama dile!» diyeceklerdir. Kalplerinde olmayan şeyi ağızlarıyla söyleyecekler. De ki: «Eğer Allah sizi bir zarara uğratmayı dilerse veya size bir yarar sağlamayı dilerse Allah´a karşı kim birşey yapabilir? Doğrusu Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır.»
    12. Doğrusu siz, peygamberin ve müminlerin asla ailelerine dönemeyeceklerini sandınız; bu, kalplerinizde allandı pullandı ve kötü zanna düştünüz de düşkün blr topluluk oldunuz.
    13. Her kim Allah´a ve peygamberine inanmazsa, bilsin ki, Biz kafirler için çılgın bir ateş hazırlamışızdır.
    14. Göklerin ve yerin mülkü Allah´ındır; dilediği kimseyi bağışlar, dilediğine de azap eder. Allah, çok bağışlayandır, merhamet sahibidir.
    15. Sizler bir takım ganimetleri almaya gittiğinizde o geri bırakılanlar yakında diyecekler: «Bırakın bizi, arkanızdan gelelim!» Onlar Allah´ın sözünü değiştirmek isteyecekler. De ki: «Siz asla bizim arkamızdan gelmeyeceksiniz; hakkınızda bundan önce Allah böyle buyurdu.» Ona da diyecekler ki: «Hayır, bizi kıskanıyorsunuz!» Hayır onlar, ince anlamaz, anlayışları az kimselerdir.
    16. O (savaştan) geri bırakılan bedevilere de ki: «Siz, ileride çok zorlu savaşçı bir toplulukla savaşmaya çağrılacaksınız. Onlarla savaşırsınız, yahut müslüman olurlar. Eğer itaat ederseniz, Allah size güzel bir mükafat verir ve eğer bundan önce yaptığınız gibi aksine giderseniz sizi acı bir azaba çarptınr.
    17. Köre sorumluluk yoktur, aksağa sorumluluk yoktur, hastaya da sorumluluk yoktur. Bununla beraber, her kim Allah´a ve peygamberine itaaat ederse, onu altından ırmaklar akan cennetlere koyar. Kim de aksine giderse onu da acı bir azap ile cezalandırır.
    18. Gerçekten o ağacın altında sana biat ederlerken O, müminlerden razı oldu. Onların kalplerindekini bildi de üzerlerine o güveni indirdi ve onları bir yakın fetih ile ödüllendirdi.
    19. Ve onları alacakları bir çok ganimetlerle de ödüllendirdi. Allah, çok güçlüdür. hikmet sahibidir.
    20. Allah, size bir çok ganimetler va´d buyurdu, onları alacaksınız. Şimdilik bunu size peşin verdi ve sizden o insanların ellerini çekti ki inananlara bir delil olsun ve sizi doğru bir caddeye çıkarsın.
    21. Henüz elinizin ermediği, fakat Allah´ın (bilgisi ile) kuşattığı bir diğerini daha (vaad buyurdu). Allah, her şeye gücü yetendir.
    22. Eğer o küfredenler sizinle çarpışsaydılar, mutlaka arkalarını döneceklerdi, sonra da ne bir koruyucu bulabileceklerdi, ne de bir yardımcı.
    23. Allah´ın öteden beri süregelen kanunu (budur). Allah´ın o kanununda asla bir değişiklik de bulamazsın.
    24. O, Mekke deresinde, onlara karşı size zafer vermişken onların ellerini sizden, sizin ellerinizi de onlardan çekendi. Allah, yaptıklarınızı görendir.
    25. Onlar, o küfredip de sizi Mescidi Haram´dan alıkoyanlar ve durdurulmakta olan kurbanlık hediyeleri yerine varmaktan men´eden kimselerdir. Eğer kendilerini tanımadığınız bir takım inanan erkeklerle inanan kadınları bilmeyerek çiğneyip de o yüzden şanınıza bir leke dokunması ihtimali olmasaydı (Allah size fetih için izin verirdi). Allah dilediğini rahmetine koyacağı için, eğer çekilebilselerdi elbette içlerinden o küfredenleri acı bir azaba uğratırdık.
    26. O küfredenler kalplerinde o taassubu, cahiliye taassubunu kaynattığı sırada Allah, peygamberinin ve mü´minlerin üzerine sükunet ve güvenini indirdi, onlara kelime-i takvayı (barış antlaşmasını) yükledi. Zaten onlar, buna layık ve ehliyetli idiler. Allah, herşeyi bilendir.
    27. Andolsun ki, Allah gerçekten peygamberine o rüyayı hakkıyla doğru gösterdi, Şanıma yemin ederim ki, İnşaallah Mescid-i Haram´a güvenlik içinde başlarınızı kazıtarak, kırkarak korkusuzca gireceksiniz! Ancak O, sizin bilmediğiniz şeyleri bildi de ondan önce yakın bir fetih verdi.
    28. O´dur peygamberini hidayet rehberi ve hak dini ile gönderen; onu her dinin üstüne çıkarmak için şahit olarak da Allah yeter!
    29. Muhammed, Allah´ın peygamberidir. Onun beraberindekiler ise, kafirlere karşı çok çetin, kendi aralarında son derece merhametlidirler. Onları cemaatle rükü ve secde ederek, Allah´ın lütfunu ve hoşnutluğunu dilerken görürsün. Nişanları yüzlerindedir secde eserinden. Bu onların Tevrat´taki misalleri, İncil´deki misalleri ise, kendileriyle kafirleri öfkelendirmesi için, filizini çıkarmış, onu güçlendirmiş sonra kalınlaşıp sapı üzerine dimdik doğrulmuş, çiftçilerin hoşuna giden bir ekin gibidir. Onlardan iman edip de iyi iyi işler yapanlara Allah hem bir bağışlama vaad buyurdu hem de büyük bir mükafat.