Tevbe Suresi
    ELMALILI HAMDİ YAZIR (ORJİNAL) MEALİ
    Rahmân ve rahîm olan Allah´ın adıyla
    1. Bir ültimatum; Allah ve Resûlünden, muahede ettiğiniz müşriklere:
    2. bundan böyle yer yüzünde dört ay istediğiniz gibi dolaşın, şunu da bilin ki siz, Allahı âciz bırakacak değilsiniz, Allah her halde kâfirleri rusvay edecek
    3. Bir de Allah ve Resulünden hacci ekber günü insanlara bir i´lân, ki Allah müşriklerden beriydir, Resulü de, derhal tevbe ederseniz o, hakkınızda hayırdır, yok eğer aldırmazsanız biliniz ki siz, Allahı âciz bırakacak değilsiniz ve Allahı, Peygamberi tanımıyanlara elîm bir azabı tebşir et
    4. Ancak muahede yapmış olduğunuz müşriklerden bilahare size ahidlerinde hiç bir eksiklik yapmamış ve sizin aleyhinizde hiç bir kimseye muzaheret etmemiş bulunanlar müstesna, bunlara müddetlerine kadar ahidlerini tamamiyle iyfa edin, her halde Allah, müttekileri sever
    5. O haram olan aylar çıktımı artık o bir müşrikleri nerede bulursanız öldürün, yakalayın, habsedin ve bütün geçid başlarını tutun, eğer tevbe ederler ve namaz kılıb zekâtı verirlerse sebillerini tahliye edin, çünkü Allah gafur, rahîmdir
    6. Ve eğer müşriklerden biri aman ile yakınına gelmek isterse ona aman ver, taki Allahın kelâmını dinlesin, sonra da onun me´menine kadar gönder, çünkü bunlar hakikatı bilmez bir kavimdirler
    7. O müşriklerin Allah yanında, Resulü yanında bir ahdi nasıl olabilir? Ancak mescidi haram yanında muahede yaptıklarınız var ki bunlar size doğru durdukça siz de onlara doğru bulunun, Allah, hıyanetten sakınanları elbette sever
    8. Evet, nasıl olabilir ki: size bir zafer bulsalar hakkınızda ne bir zimmet gözetirler ne de bir yemin, ağızlariyle sizi hoşnud etmeğe çalışırlar, kalbleri ise iba eder durur, zaten ekserisi insanlıktan çıkmış fasıklar
    9. Allahın âyetlerini bir semeni kalile sattılar da Allah yolundan men´ettiler, hakıkat bunlar ne fena şeyler yapmaktalar!
    10. Bir mü´min hakkında ne bir yemin gözetirler ne bir zimmet, bunlar öyle mütecavizler
    11. Bundan böyle eğer tevbe ederler, nemazı kılarlar, zekâtı verirlerse dinde kardeşleriniz olurlar, bilecek bir kavim için biz âyetlerimizi daha tafsıl ederiz
    12. Ve eğer verdikleri ahidden sonra yeminlerini bozar ve dininize taarruza kalkarlarsa o küfr öncülerini hemen öldürün, çünkü onların yeminleri yoktur, ola ki vaz geçerler
    13. Ya öyle bir kavme muharebe etmezmisiniz ki yeminlerini bozdular ve Peygamberi çıkarmayı kurdular, hem de ilk evvel size tearruza onlar başladılar, yoksa onlardan korkuyormusunuz? Eğer mü´minseniz daha evvel Allahdan korkmalısınız
    14. Muharebe edin onlara ki Allah sizin ellerinizle kendilerini muazzeb kılsın, rüsvay etsin, nusratiyle sizi üzerlerine muzaffer buyursun ve mü´min bir kavmin yüreklerine su serpsin
    15. ve kalblerindeki gayzı gidersin, hem Allah dilediğine tevbe de nasıb eder, Allah alîmdir, hakîmdir
    16. Yoksa siz zannetiniz mi ki halinize bırakılıvereceksiniz de Allah içinizden mücahede edenleri ve Allahdan, Resulünden ve mü´minlerden mâada sokulacak bir locaya tutunmıyanları hiç de bilib görmiyecek? Halbuki Allâh bütün amellerinize habîrdir
    17. Müşrikler vicdanlarına karşı kendi küfürlerine kendileri şâhid olub dururlarken Allahın mescidlerini ma´mur etmeleri kabil değildir, onların hayır namına bütün yaptıkları heder ve ateş içinde onlar, muhalleddirler.
    18. Allahın mescidlerini ancak Allaha ve Âhıret gününe inanan, namaza devam eden, zekâtı veren ve Allahdan başkasından korkmıyan kimseler ma´mur eder, işte bunların muvaffak olmaları me´muldür
    19. Ya siz hacılara sekalığı ve Mescidi haramda umreciliği Allaha ve Âhıret gününe iyman edib de Allah yolunda cihâd etmekte bulunan gibi mi tuttunuz? Bunlar ındallah müsavi olmazlar, Allah zalimler gürühuna hidayet vermez
    20. İyman edib hicret etmiş ve mallarıyle, canlarıyle fîsebilillâh cihad etmekte bulunmuş olan kimseler Allah ındinde derece cihetiyle daha büyüktür ve bunlar işte o murada eren fâizîndir
    21. Müjdeler onların rabbı kendilerini kendinden bir rahmet ve bir rıdvan ve Cennetler ile ki onlar için içlerinde, daimî bir na´îm var
    22. Ebedî kalmak üzere orada onlar, çünkü Allah, onun yanındadır ancak azîm bir ecir
    23. Ey o bütün iyman edenler: babalarınız ve ıhvanınız eğer iymana karşı küfrü hoşlanıyorlarsa onları evliya ittihaz etmeyiniz, sizden her kim onları veliy tanıyacak olursa işte onlar nefislerine zulmedenlerdir
    24. Eğer, de: babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, kadınlarınız, hısımınız, kabileniz, elinize geçirdiğiniz mallar, kesada uğramasından korktuğunuz bir ticaret, hoşunuza giden meskenler size Allah ve Resulünden ve onun yolunda cihaddan daha sevgili ise artık, Allahın emri gelinciye kadar bekleyin, Allah öyle fasıkler güruhunu hidayete irdirmez
    25. İnkâra mecal yoktur ki Allah size bir çok mevkı´lerde nusret etti, «Huneyn» günü de: o lâhzada ki çokluğunuz sizi güvendirmişti de bir faidesi olmamıştı, yer yüzü o genişliğiyle başınıza dar gelmişti, sonra da bozularak arkanıza dönmüştünüz
    26. Sonra Allah, Resulünün üzerine ve mü´minlerin üzerine sekînetini indirdi ve görmediğiniz ordular indirdi de kendisini tanımıyanları azaba uğrattı, ve bu işte kâfirlerin cezası
    27. Sonra Allah bunun arkasından dilediğini tevbe nasîb eder, ve Allah gafûr, rahîmdir
    28. Ey o bütün iyman edenler, müşrikler bir pislikten ıbarettirler, artık bu yıllarından sonra Mescid-i Haram´a yaklaşmasınlar eğer yoksulluktan korkarsanız Allah sizi fadlından zenginleştirecektir inşaallah, her halde Allah alîmdir hakîmdir
    29. O kendilerine kitab verilenlerden oldukları halde ne Allaha ne Âhıret gününe inanmıyan, Allahın ve Resulünün haram ettiğini haram tanımıyan, ve hak dinini din edinmiyen kimselere küçülmüş oldukları halde elden cizye verecekleri hale kadar harbedin
    30. Yehudîler «Uzeyr Allahın oğlu» dediler, Nesrânîler de «Mesîh Allâhın oğlu» dediler, bu onların ağızlariyle söyledikleri sözleri ki önceden küfredenlerin sözlerine benzetiyorlar Allah kahredesiler nereden saptırılıyorlar?
    31. Ahbarlarını, rühbanlarını Allahdan başka rablar edindiler, Meryemin oğlu Mesîhi de, halbuki hepsi ancak bir ilâha ıbadet ile emrolunmuşlardır ki başka ilâh yok ancak o, tenzih o sübhana onların koştukları şirkten
    32. İstiyorlar ki Allahın nurunu ağızlariyle söndürsünler, Allah da razı olmuyor, ancak nurunu itmam eylemek dileyor, kâfirler isterlerse hoşlanmasınlar
    33. O Allahdır ki o, Resulünü hidâyet kanunu ve hak dini ile bütün dinlerin üzerine geçirmek için gönderdi, müşrikler, isterlerse hoşlanmasınlar
    34. Ey o bütün iyman edenler! haberiniz olsun ki Ahbar ve Ruhbandan bir çoğu nâsın mallarını haksızlıkla yerler ve Allah yolundan çevirirler, altını, gümüşü hazineye tıkıb da onu Allah yolunda sarfetmiyenler ise işte onları elîm bir azâb ile müjdele
    35. O gün ki bunların üzeri Cehennem ateşinde kızdırılacak da kendilerinin alınları, böğürleri, sırtları bunlarla dağlanacak: işte bu diye sizin nefisleriniz için derib tıktıklarınız, haydi dadın bakalım ne derib tıkıyordunuz
    36. Doğrusu, ayların sayısı Allah yanında on iki aydır, Gökleri, Yeri halkettiği günkü Allah yazısında; bunlardan dördü haram olanlardır, bu işte en pâydâr, en doğru dindir, onun için bunlar hakkında nefislerinize zulmetmeyin de müşrikler size kâffeten harbettikleri gibi siz de onlara kâffeten harbedin ve bilin ki Allah korunanlarla beraberdir
    37. O Nesi´ (denilen sıvış adeti) ancak küfürde bir fazlalıktır ki onunla kâfirler şaşırtılır, onu bir yıl halâl bir yıl da haram ı´tibar ederler ki Allahın haram kıldığının sayısına uydursunlar da Allahın haram buyurduğunu halâl kılsınlar, bu suretle kötü amelleri kendilerine süslenib güzel gösterildi, Allah da kâfirlerden ıbaret bir kavmi hakka hidayet etmez
    38. Ey o bütün iyman edenler! Ne oldu ki size Allah yolunda seferber olun denilince yerinize yığıldınız kaldınız yoksa Âhıretten geçib Dünya hayata razı mı oldunuz? Fakat o Dünya hayatın zevkı Âhıretin yanında ancak pek az bir şey
    39. Eğer toplanıp seferberlik etmezseniz o sizi elîm bir azâb ile ta´zib eder ve yerinize başka bir kavm getirir ve siz ona zerrece zarar edemezsiniz, Allah her şeye kadirdir
    40. Eğer siz ona yardım etmezseniz biliyorsunuz â Allah ona yardım etti: o küfr edenler onu çıkardığı sıra ikinin biri iken, ikisi ğârdeler iken, ki o lâhzada arkadaşına «mahzun olma çünkü Allah bizimle beraber diyordu, derken Allah onun üzerine sekinetini indirdi. Onu da görmediğiniz ordularla te´yid buyurdu da öyle yaptı ki o küfredenlerin kelimesini en alçak etti, Allahın kelimesi ise en yüksek o, öyle ya Allah bir azîz hakîmdir
    41. Sizler gerek sebükbar ve gerek ağırlıklı olarak seferber olunuz ve mallarınızla canlarınızla Allah yolunda cihâd ediniz, eğer bilir takımdan iseniz bu sizin için hayırdır
    42. O, bir yakın ganimet ve orta bir sefer olsa idi mutlaka arkana düşerlerdi, lâkin o meşakkatli mesafe kendilerine uzak geldi. Bununla beraber eğer istitaatimiz olsa idi elbette çıkarırdık diye yakında yemin edecekler, nefislerini helâke sürükliyecekler, Allah biliyor ki zira onlar kat´ıyyen yalancılardır
    43. Allah senden afvetti ya, şu neden onlara izin verdin de beklemedin ki doğru söyliyenler sence tebeyyün ede ve yalancıları bilesin?
    44. Allaha ve Âhıret gününe iymanlı kimseler mallariyle, canlariyle cihad edeceklerinden dolayı senden istizan etmezler ve Allah o müttekıleri bilir
    45. Ancak o kimseler senden istizan ederler ki Allaha ve Âhıret gününe inanmazlar ve kalbleri işkillidir de işkilleri içinde çalkanır dururlar
    46. Eğer cihada çıkmayı dileselerdi elbet onun için hazırlık görürlerdi, lâkin davranmalarını Allah istemedi de onları alıkoydu ve oturun oturanlarla beraber denildi
    47. Eğer içinizde çıkmış olsalardı bozgunluk etmekten başka bir faideleri olmıyacak ve sizi fitneye uğratmak maksadiyle aralarınıza saldıracaklardı, içinizde de onları dinliyecekler vardı, Allah o zalimleri bilir
    48. Filhakıka bunlar fitneyi daha evvel çıkarmak istediler ve sana türlü işler çevirdiler nihayet onların rağmına hak, yerine geldi ve Allahın emri galebe çaldı
    49. İçlerinden «aman bana izin ver, başımı derde sokma» diyen de var. Bilmiş ol ki derde asıl kendileri düştüler ve her halde Cehennem kaplar elbette kâfirleri
    50. Sana bir güzellik kısmet olursa fenalarına gider ve eğer bir musîbet gelirse biz tedbirimizi önceden almıştık derler ve sevine sevine döner giderler
    51. De ki: hiç bir zaman bize Allah´ın bizim için yazdığından başka bir şey isâbet etmez o bizim mevlâmızdır ve mü´minler onun için yalnız Allaha mütevekkil olsunlar
    52. De ki: siz, bize ancak iki güzelliğin birini gözetebilirsiniz, biz ise size Allahın kendi tarafından veya bizim ellerimizle bir azâb indirmesini gözetiyoruz, onun için gözetin çünkü biz beraberinizde gözetiyoruz
    53. De ki: gerek tav´an infak edin gerek kerhen sizden hiç bir zaman nefakalarınız kabul edilmiyecek, çünkü siz fasık bir kavm oldunuz
    54. Kendilerinden nefakalarının kabul olunmasına mani´ olan da sırf şudur: çünkü bunlar Allaha ve Resulüne küfrettiler ve namaza ancak üşene üşene geliyorlar, verdiklerini de ancak istemiyerek veriyorlar
    55. Sakın onların ne malları ne evlâdları seni imrendirmesin, o hiç bir şey değil ancak Allah onları Dünya hayatta bunlarla ta´zib etmesini ve canlarının kâfir oldukları halde çıkmasını murad ediyor
    56. Şeksiz şüphesiz sizden olduklarına dair Allaha yemin de ederler, halbuki sizden değildirler, ve lâkin onlar öyle bir kavm ki ödleri patlıyor
    57. Eğer sığınacak bir yer veya barınacak mağaralar veya sokulacak bir delik bulsalardı başlarını diker ona doğru koşarlardı
    58. İçlerinden sadakalar hakkında sana ta´rız eden de var, çünkü, ondan kendilerine verilmişse hoşnud olurlar, verilmemişse derhal kızarlar
    59. Ne olurdu bunlar kendilerine Allah ve Resulü ne verdiyse razı olaydılar da diye idiler, bize Allah yeter, Allah bize fadlından yine verir, Resulü de, bizim bütün rağbetimiz Allahadır
    60. Sadakalar ancak şunlar içindir: fukara, mesâkîn, onun üzerine me´mur olanlar, müellefetülkulûb, rakabeler hakkında borçlular, Allah yolundakiler, yolda kalmışlar, Allah tarafından kat´î olarak böyle farz buyuruldu, ve Allah alîmdir, hakîmdir
    61. Yine içlerinden öyleleri var ki Peygamberi incidiyorlar ve «o her söyleneni dinler bir kulak» diyorlar, de ki: sizin için bir hayır kulağıdır, Allaha inanır, mü´minlere inanır ve iyman edenleriniz için bir rahmettir, Allahın Resulünü incidenler için ise elîm bir azab vardır
    62. Size gelirler rızanızı celbetmek için Allaha yemin ederler, eğer bunlar mü´min iseler daha evvel Allahın ve Resulünün rızasını düşünmeleri iycab eder
    63. Ya, henüz şunu bilmediler mi?. Her kim Allah ve Resulüne yarış etmeğe kalkarsa ona muhakkak Cehennem ateşi var ebedâ onda kalmak üzere, işte rüsvalığın büyüğü o
    64. Münafıklar bütün kalblerindekilerle kendilerini haber verecek bir sûrenin tepelerine inmesinden çekinirler, de ki eğlenin bakalım çünkü Allah o sizin çekindiklerinizi meydana çıkaracak
    65. Şayed kendilerine sorsan «biz, sırf lâfa dalmış şakalaşıyorduk» derler, de ki: «Siz, Allah ile, âyetleriyle Peygamberiyle mi eğleniyordunuz?»
    66. Biyhude i´tizar etmeyin, iyman ettiğinizi söyledikten sonra küfürünüzü açığa vurdunuz, içinizden bir kısmını afvedersek bir kısmını cürümlerinde ısrar ettiklerinden dolayı azabımıza uğratacağız
    67. Münafıkların erkekleri de, kadınları da birbirlerinin tıbkıdırlar, münkeri emir, ma´ruftan nehyederler ve ellerini sıkı tutarlar, Allahı unuttular da Allah da onları unuttu, hakikat münafıklar hep fasıktırlar
    68. Allah, Münafıkların erkeğine, dişisine ve bütün kâfirlere ebedî olarak Cehennem ateşini va´d buyurdu o onlara yeter, Allah onları rahmeti sahasından uzaklaştırdı ve onlar için mukim bir azab var
    69. Sizden evvelkiler gibi ki kuvvetce sizden daha çetin, mal ve evlâdca sizden daha çok idiler de dünya hayatından kısmetleriyle zevk sürmeğe bakmışlardı, o sizden evvelkiler kısmetleriyle nasıl zevk sürmek istedilerse siz de öyle kısmetinizle zevk sürmeğe baktınız, siz de o batağa dalan gibi daldınız, işte bunların Dünya ve Âhırette bütün amelleri heder oldu ve işte bunlar hep o husran içinde kalanlardır
    70. Bunlara o kendilerinden evvelkilerin: kavmı Nuhun, Âdın, Semudün, kavmı İbrahimin, Eshabı medyenin, Mü´tefikelerin haberi gelmedi mi? Hep bunlara Peygamberleri beyyinelerle gelmişlerdi, demek ki Allah onlara zulmetmiş değil idi ve lâkin kendileri kendilerine zulmediyorlardı
    71. Erkek, dişi bütün Mü´minler ise birbirlerinin velileridirler: ma´rufu emir, münkerden nehyederler, namazı dürüst kılarlar, zekâtı verirler, Allah ve Resulüne itaat eylerler, işte bunları Allah yarın rahmetiyle yarlıgayacak, çünkü Allah azîz, hakîmdir
    72. Allah, mü´minlerin erkeğine, dişisine altından ırmaklar akar Cennetler va´d buyurdu, içlerinde muhalled kalacaklar hem Adin Cennetlerinde hoş hoş meskenler, Allahın bir rıdvanı ise hepsinden büyük, işte asıl fevzi azîm de budur
    73. Ey o şanlı Peygamber kâfirlere, münafıklara mücahede et ve onlara karşı kalın ol, onların varacakları yer Cehennemdir ki o, ne kötü meaddır!
    74. Allaha yemin ediyorlar: söylememişler, kasem olsun o kelime-i küfrü söylediler, islâma geldikten sonra yine kâfirlik ettiler ve o muvaffak olamadıkları cinayeti kurdular, halbuki intikam almağa kalkmaları için kendilerini Allahın Resuliyle fadlı ilâhîsinden zenginleştirmiş olmasından başka bir sebeb de yoktu, bunun üzerine tevbe ederlerse haklarında hayırlı olur, yok yan çizerlerse Allah onları Dünya ve Âhırette elîm bir azab ile ta´zib eder, ve yer yüzünde onlar için ne himaye, ne imdad edecek kimse bulunmaz
    75. Yine onlardan kimi de Allaha şöyle ahdetmişlerdi: «eğer bize fadlından ihsan ederse her halde zekâtını veririz ve her halde salihînden oluruz»
    76. Vaktaki Allah fadlından istediklerini verdi, buhl edib yüz çevirdiler, ve zaten yan çizib duruyorlardı
    77. Allaha verdikleri va´di tutmadıkları ve yalan söylemeği âdet edindikleri için o da bu fi´llerinin akıbetini kalblerinde kıyamet gününe kadar sürecek bir nifaka kalb ediverdi
    78. Henüz bilmediler mi ki Allah onların sirlerini de bilir fısıltılarını da; ve Allah «allâmülguyub» dur
    79. Sadakatta bulunanlara bir türlü, ve güçlerinin yetebildiğinden başkasını bulamıyanlara diğer türlü lâf atarak bunlarla eğlenenler, Allah onları maskaraya çevirdikten başka bir de kendileri için elîm bir azab var
    80. Onlar için dile istigfar et dile etme, onlar için yetmiş kerre istigfar da etsen Allah onlara hiç de mağfiret edecek değil, böyle, çünkü onlar Allahı ve Resulünü tanımadılar, Allah ise öyle baştan çıkmış fasıklar güruhuna hidayet etmez
    81. Arkada kalanlar Resulullah hılâfına olarak oturub kalmalariyle ferahlandılar, Allah yolunda mallariyle, canlariyle mücahid olmayı hoşlanmadılar, bu sıcakta seferber olmayın dediler, de ki Cehennem ateşi daha sıcak, fakat duysalardı
    82. Artık kazandıkları günahın cezası olarak az gülsünler çok ağlasınlar
    83. Bundan böyle Allah seni onlardan bir kısmının yanına döndürür de başka bir cihada çıkmak için senden izin isterlerse artık siz benim maıyyetimde ebedâ çıkamıyacaksınız, ve hiç bir düşmana benim maıyyetimde harb edemiyeceksiniz, evvelki def´a oturub kalmayı arzu ettiniz, şimdi de artık geride kalanlarla beraber oturun de
    84. Ve içlerinde ölen birinin ebedâ namazını kılma ve kabrinin üzerinde durma, çünkü onlar Allahı ve Resulünü tanımadılar ve kâfir olarak can verdiler
    85. Hem onların ne malları, ne evlâdları gözüne batmasın, o hiç bir şey değil, ancak Allah onları Dünyada bunlarla muazzep kılmayı ve kâfir oldukları halde canlarının çıkmasını murad buyuruyor
    86. Allaha iyman edin ve Resulünün maiyyetinde cihada gidin diye bir sûre indirildiği zaman içlerinde servet sahibi olanlar senden izin istediler ve «bırak bizi oturanlarla beraber olalım» dediler
    87. Kadınlarla beraber olmaya razı oldular, kalplerinin üzeri tab edildi, artık onlar gayeyi fehmetmezler
    88. Lâkin Peygamber ve maiyyetindeki mü´minler mallariyle, canlariyle cihad ettiler, bunları görüyor musun bütün hayırlar işte onlar için ve işte bunlar murada iren müflihler
    89. Allah onlara altından nehirler akar cennetler hazırladı içlerinde muhalled olacaklar, işte o fevz-i azîm bu
    90. Bedevîlerden özür bahane edenler, kendilerine izin verilsin diye geldiler, Allaha ve Resulüne yalân söyleyenler de oturdular, muhakkak bunların kâfir olanlarına elîm bir azab isabet edecek
    91. Allah ve Resulü için nasıhat ettikleri takdirde ne zuafaya, ne hastalara, ne de sarfedeceklerini bulamıyanlara harec yoktur, muhsinleri müahazeye yol olmadığı gibi Allah da gafur, rahîmdir
    92. Onlara da harec yoktur ki her ne zaman kendilerini bindirip sevkedesin diye sana geldilerse «sizi bindirecek bir şey bulamıyorum» dediğin cihetle bu uğurda sarfedecekleri şeyi bulamadıklarından dolayı hüzünlerinden gözleri yaş döke döke döndüler
    93. Muahazeye yol ancak o kimseleredir ki zengin oldukları halde kalmak için senden izin isterler, bunlar kadınlarla beraber olmağa razı oldular, Allah da kalplerini tabetti, de artık başlarına geleceği bilmezler
    94. Yanlarına avdet ettiğinizde size itizar edecekler, de ki: itizar etmeyin ihtimali yok size inanmıyacağız doğrusu Allah bize ahvalinizden bir çok haberler verdi, bundan böyle de Allah ve Resulü amelinizi görecek, sonra hepiniz o gayb-ü şehadeti bilen hakkın huzuruna götürüleceksiniz o vakıt o size haber verecek neler yapıyordunuz
    95. Yanlarına döndüğünüz zaman kendilerinden sarfı nazar edesiniz diye size yeminbillâh edecekler, siz de kendilerinden sarfı nazar edin, çünkü onlar murdar şeylerdir, kesiblerinin cezası olarak varacakları yer de Cehennemdir
    96. Siz kendilerinden râzı olasınız diye size yemin edecekler, fakat siz onlardan râzı olursanız her halde Allah fasıklar güruhundan râzı olmaz
    97. Ârâbîler küfürce ve nifakça daha şiddetlidirler, bununla beraber Allahın Resulüne indirdiği ahkâmın hududunu bilmemiye daha lâyıktırlar, Allah alîmdir, hakîmdir
    98. Ârâbîlerden kimi vardır ki verdiğini cerîme sayar, size zamanın türlü türlü devr-ü inkılâbını gözetir, kötü devir kendi başlarına, Allah semi´dir, alîmdir
    99. Yine Ârâbîlerden kimi de var ki Allaha ve Ahiret gününe inanır ve vergisini Allah yanında yakınlıklara ve peygamberin dualarına vesîle sayar, filhakika onlar kendileri için yakınlıklardır, ilerde Allah onları rahmeti içine koyacaktır, çünkü Allah gafurdur rahîmdir
    100. Sâbikunun birincileri Mühacirîn ve Ensar ve ihsan ile onların ardınca gidenler, Allah onlardan razı oldu onlar da Allahtan razı oldular ve onlara altlarında nehirler akar cennetler hazırladı ki içlerinde ebeden muhalled olacaklar, işte fevzi azîm, bu
    101. Hem etrafınızdaki a´râbîlerden münafıklar var, hem de medine ahalisinden münafıklığa idman edenler, sen onları bilemezsin, onları biz biliriz, biz onları iki kerre tazib edeceğiz, sonra da büyük bir azâba itilecekler
    102. Diğer bir takımı ise günahlarını itiraf ettiler ve iyi bir amel ile diğer bir kötüyü karıştırdılar, ola ki Allah tevbelerini kabul ede, çünkü Allah gafurdur, rahîmdir
    103. Bunların mallarından bir sadaka al ki onunla kendilerini hem tathir edersin hem tezkiye, bir de haklarında dua ediver, çünkü senin duan onların kalblerini yatıştırır, Allah semîdir alîmdir
    104. Bilmedilermi ki Allah kullarından tevbeyi o, kabul eder de sadakaları alır ve hakikaten Allah, tevvab, rahîm o
    105. Ve de ki: çalışın çünkü amelinizi hem Allah görecek hem Resulü hem mü´minler ve hepiniz mutlaka o, gayb-ü şehadeti bilen hakkın huzuruna götürülüceksiniz o vakit o size haber verecek: Neler yapıyordunuz
    106. Diğer bir takımı da Allahın emrine geri bırakılmışlardır, ya kendilerini tazib eder veya tevbelerini kabul buyurur, Allah alîmdir, hakîmdir
    107. Bir de şunlar var ki tuttular bir mescid yaptılar, inadına ızrar için, küfr için, mü´minlerin arasına tefrıka sokmak için, ve bundan evvel Allaha ve Resulüne harbeden herife bir pusu yapıvermek için, bununla beraber husni niyyetten başka bir muradımız yoktu diye yemin de edecekler, fakat Allah şâhid ki bunlar şeksiz şüphesiz yalancıdırlar
    108. Onun için ebedâ namaza durma, tâ ilk günden temeli takva üzerine kurulan mescid, içinde kıyamına elbette daha lâyık ve müstahıktır, onun içerisinde öyle rical var ki çok temizlenmeyi severler, Allah da çok temizlenenleri sever
    109. O halde binasını Allah korkusu ve Allah rızası üzerine kurmuş olan mı hayırlıdır, yoksa binasını seyl bıçığında sarkan bir yarın kenarına kurup da onunla beraber cehenneme yuvarlanan mı? Allah zalimler güruhunu hidayete erdirmez
    110. Onların kurmuş oldukları bünyanları kalblerinde bir nifak ukdesi olup kalacak, meğer ki kalpleri parçalansın, Allah alîmdir, hakîmdir
    111. Allah mü´minlerden canlarını ve mallarını; Cennet muhakkak kendilerinin olmak bahasına satın aldı, Allah yolunda çarpışacaklar da öldürecekler ve öldürülecekler, Tevratta da, İncilde de Kur´anda da hakka taahhüd buyurduğu bir va´d, Allahdan ziyade ahdine vefa edecek kim? O halde akdettiğiniz şu bîatten dolayı size müjdeler olsun, ve işte, o fevzi azîm bu
    112. O tevbekârlar, o abidler, o hâmidler, o oruç tutanlar, o rükûa varanlar, o secdeye kapananlar, o ma´rufu emredib münkerden nehyeyleyenler ve Allâhın hududunu muhafaza eyliyenler, müjdele hem o bütün mü´minleri
    113. Ne Peygambere ne iyman edenlere, akrıba bile olsalar Cehennemlik oldukları onlara tebeyyün ettikten sonra müşrikler için istiğfar etmek yoktur
    114. İbrahimin babası hakkındaki istiğfarı da sırf ona vermiş olduğu bir va´dden dolayı idi, böyle iken onun için Allah düşmanı olduğu kendisine tebeyyün edince ondan teberri etti, her halde İbrahim çok yanık, çok halîm idi
    115. Allah bir kavmi hidayete çıkardıktan sonra nelerden sakınacaklarını kendilerine beyan etmedikçe onları dalâle düşürmek ıhtimali yoktur, hakikat, Allah her şeye alîmdir
    116. Hakikat Allah, bütün Göklerin Yerin mülkü onun, diriltir de öldürür de ve size ondan başka ne bir veliy vardır ne bir nasîr
    117. Şanına kasem olsun ki Allah yine lûtfetti Peygambere ve o güçlük saatinde ona ittiba´ eyleyen Muhacirîn ve Ensara ki içlerinden bir kısmının kalbleri az daha eğilecek gibi olmuş iken sonra kendilerine tevbelerinin kabulile iltifat buyurdu, hakıkat o, onlara rauftur, rahîmdir
    118. O üç kişiye de ki giri bırakılmışlardı, nihayet o derece bunalmışlardı ki yeryüzü bütün genişliğile başlarına dar geldi vicdanları da kendilerini tazyık etti ve Allahdan yine Allaha sığınmaktan başka çare olmadığını anladılar, evet, tam o vakıt tevbelerinin kabulile tekrar iltifat buyurdu ki o tevbekârlar miyanına rucu´ etsinler, hakıkat, Allah, odur öyle tevvab, öyle rahîm
    119. Ey o bütün iyman edenler! Allahtan korkun ve sadıklarla beraber olun
    120. Ne medenîlerin ne de etraflarındaki bedevîlerin Resulullahtan tahallüf etmeleri, ve onun nefsinde ne yaptığına bakmayıb da kendi nefisleriyle mukayyed olmaları yaraşmaz, çünkü onların Allah yolunda ne bir susuzluk, ne bir yorgunluk, ne bir açlık çekmeleri ve ne küffarı gayza getirecek bir mevkii çiğnemeleri ne de düşmandan bir muvaffakıyyete nâil olmaları olmaz ki mukabilinde kendileri için mutlak bir ameli salih yazılmış bulunmasın, çünkü Allah muhsinlerin ecrini zayi´ etmez
    121. Ve küçük, büyük bir masraf yapmazlar ve bir vadî kat´etmezler ki amellerinin daha güzeliyle Allah kendilerine mükâfat etmek için hisablarına yazılmış olmasın
    122. Bununla beraber mü´minlerin kâffesi birden toplanıp seferber olacak değillerdir, fakat her fırkadan bir taife toplansa da dinde fıkıh tahsıl etseler, ve döndükleri zaman kavmlerini inzar eyleseler, gerek ki sakınırlar
    123. Ey o bütün iyman edenler! Kâfirlerin size yakın olanlarıyle çarpışın, hem onlar sizde kalın bir kuvvet görsünler ve bilin ki Allah korunanlarla beraberdir
    124. Bir sûre indirildimi içlerinden biri çıkar «bu hanginizin iymanını artırdı bakalım?» der, evet, iymanı olanların iymanını artırmıştır ve onlar müjdelenib duruyorlar
    125. Kalblerinde bir maraz olanlara gelince: onların da küfürlerine küfür katmıştır ve kâfir olarak ölüb gitmişlerdir
    126. Görmezlerde mi ki her yıl bir veya iki kerre fitneye tutulurlar, sonra da tevbe etmezler, ıbret almazlar
    127. Bir sûre indirildimi «sizi birisi görüyormu?» diye birbirlerine göz ederler, sonra sivişir giderler, Allah kalblerini burkmuştur, çünkü bunlar fıkhı istemez kimselerdir.
    128. Şanım hakkı için size bir Resul geldi ki: kendinizden, gayet ızzetli, zorlanmanız ona ağır geliyor, üstünüze hırs ile titriyor, mü´minlere raûf, rahîmdir
    129. Eğer aldırmazlarsa deki: bana Allah yetişir ondan başka ilâh yoktur, ben ona dayanmaktayım ve o, o büyük Arşın sahibidir