1. |
Ey bürünüp sarınan (Resûlüm)! |
2. |
Kalk, ve (insanları) uyar. |
3. |
Sadece Rabbini büyük tanı. |
4. |
Elbiseni tertemiz tut. |
5. |
Kötü şeyleri terket. |
6. |
Yaptığın iyiliği çok görerek başa kakma. |
7. |
Rabbinin rızasına ermek için sabret. |
8. |
O Sûr´a üfürüldüğü zaman var ya, |
9. |
İşte o gün zorlu bir gündür. |
10. |
Kâfirler için (hiç de) kolay değildir. |
11. |
(11-14) Tek olarak yaratıp, kendisine geniş servet ve gözü önünde duran oğullar verdiğim, kendisi için (nimetleri önüne) serdikçe serdiğim o kimseyi bana bırak! |
12. |
(11-14) Tek olarak yaratıp, kendisine geniş servet ve gözü önünde duran oğullar verdiğim, kendisi için (nimetleri önüne) serdikçe serdiğim o kimseyi bana bırak! |
13. |
(11-14) Tek olarak yaratıp, kendisine geniş servet ve gözü önünde duran oğullar verdiğim, kendisi için (nimetleri önüne) serdikçe serdiğim o kimseyi bana bırak! |
14. |
(11-14) Tek olarak yaratıp, kendisine geniş servet ve gözü önünde duran oğullar verdiğim, kendisi için (nimetleri önüne) serdikçe serdiğim o kimseyi bana bırak! |
15. |
Üstelik o (nimetlerimi) daha da arttırmamı umuyor. |
16. |
Asla (ummasın)! Çünkü o, bizim âyetlerimize karşı alabildiğine inatçıdır. |
17. |
Ben onu sarp bir yokuşa sardıracağım! |
18. |
Zira o, düşündü taşındı, ölçtü biçti. |
19. |
Canı çıkasıca, ne biçim ölçtü biçti! |
20. |
Sonra, canı çıkasıca tekrar (ölçtü biçti); nasıl ölçtü biçtiyse! |
21. |
(21-25) Sonra baktı. Sonra kaşlarını çattı, suratını astı. En sonunda, kibirini yenemeyip sırt çevirdi de: «Bu (Kur´an) dedi, olsa olsa (sihirbazlardan öğrenilip) nakledilen bir sihirdir. Bu, insan sözünden başka bir şey değil.» |
22. |
(21-25) Sonra baktı. Sonra kaşlarını çattı, suratını astı. En sonunda, kibirini yenemeyip sırt çevirdi de: «Bu (Kur´an) dedi, olsa olsa (sihirbazlardan öğrenilip) nakledilen bir sihirdir. Bu, insan sözünden başka bir şey değil.» |
23. |
(21-25) Sonra baktı. Sonra kaşlarını çattı, suratını astı. En sonunda, kibirini yenemeyip sırt çevirdi de: «Bu (Kur´an) dedi, olsa olsa (sihirbazlardan öğrenilip) nakledilen bir sihirdir. Bu, insan sözünden başka bir şey değil.» |
24. |
(21-25) Sonra baktı. Sonra kaşlarını çattı, suratını astı. En sonunda, kibirini yenemeyip sırt çevirdi de: «Bu (Kur´an) dedi, olsa olsa (sihirbazlardan öğrenilip) nakledilen bir sihirdir. Bu, insan sözünden başka bir şey değil.» |
25. |
(21-25) Sonra baktı. Sonra kaşlarını çattı, suratını astı. En sonunda, kibirini yenemeyip sırt çevirdi de: «Bu (Kur´an) dedi, olsa olsa (sihirbazlardan öğrenilip) nakledilen bir sihirdir. Bu, insan sözünden başka bir şey değil.» |
26. |
Ben onu sekara (cehenneme) sokacağım. |
27. |
Sen biliyor musun sekar nedir? |
28. |
Hem (bütün bedeni helâk eder, hiçbir şey) bırakmaz, hem (eski hale getirip tekrar azap etmekten) vazgeçmez o. |
29. |
İnsanın derisini kavurur. |
30. |
Üzerinde ondokuz (muhafız melek) vardır. |
31. |
Biz cehennemin işlerine bakmakla ancak melekleri görevlendirmişizdir. Onların sayısını da inkârcılar için sadece bir imtihan (vesilesi) yaptık ki, böylelikle, kendilerine kitap verilenler iyiden iyiye öğrensin, iman edenlerin imanını arttırsın; hem kendilerine kitap verilenler hem müminler şüpheye düşmesinler, kalplerinde hastalık bulunanlar ve kâfirler de: «Allah bu misalle ne demek istemiştir ki?» desinler. İşte Allah böylece, dilediğini sapıklıkta bırakır, dilediğini doğru yola eriştirir. Rabbinin ordularını, kendisinden başkası bilmez. Bu ise, insanlık için ancak bir öğüttür. |
32. |
Hayır hayır (öğüt almazlar). Aya andolsun ki, |
33. |
Dönüp gitmekte olan geceye, |
34. |
Ağarmakta olan sabaha andolsun ki, |
35. |
(35-37) O (cehennem), insanlık için, sizden ileri gitmek ya da geri kalmak isteyen kimseler için büyük uyarıcı musibetlerden biridir. |
36. |
(35-37) O (cehennem), insanlık için, sizden ileri gitmek ya da geri kalmak isteyen kimseler için büyük uyarıcı musibetlerden biridir. |
37. |
(35-37) O (cehennem), insanlık için, sizden ileri gitmek ya da geri kalmak isteyen kimseler için büyük uyarıcı musibetlerden biridir. |
38. |
Her nefis, kazandığına karşılık bir rehindir; |
39. |
Ancak sağdakiler başka. |
40. |
(40-42) Onlar cennetler içindedir. Günahkârlara: Sizi şu yakıcı ateşe sokan nedir? diye uzaktan uzağa sorarlar. |
41. |
(40-42) Onlar cennetler içindedir. Günahkârlara: Sizi şu yakıcı ateşe sokan nedir? diye uzaktan uzağa sorarlar. |
42. |
(40-42) Onlar cennetler içindedir. Günahkârlara: Sizi şu yakıcı ateşe sokan nedir? diye uzaktan uzağa sorarlar. |
43. |
Onlar şöyle cevap verirler: Biz namaz kılanlardan değildik, |
44. |
Yoksulu doyurmuyorduk, |
45. |
(Bâtıla) dalanlarla birlikte dalıyorduk, |
46. |
Ceza gününü de yalan sayıyorduk, |
47. |
Sonunda bize ölüm geldi çattı. |
48. |
Artık şefaatçilerin şefaati onlara fayda vermez. |
49. |
(49-51) Böyle iken onlara ne oluyor ki, âdeta arslandan ürküp kaçan yaban eşekleri gibi (hâla) öğütten yüz çeviriyorlar? |
50. |
(49-51) Böyle iken onlara ne oluyor ki, âdeta arslandan ürküp kaçan yaban eşekleri gibi (hâla) öğütten yüz çeviriyorlar? |
51. |
(49-51) Böyle iken onlara ne oluyor ki, âdeta arslandan ürküp kaçan yaban eşekleri gibi (hâla) öğütten yüz çeviriyorlar? |
52. |
Daha doğrusu onlardan her biri, kendisine, (önünde) açılmış sahifeler (ilâhî vahiy) verilmesini istiyor. |
53. |
Hayır! Aslında onlar ahiretten korkmuyorlar. |
54. |
Asla (düşündükleri gibi değil)! Bilsinler ki bu, gerçekten bir ikazdır! |
55. |
Dileyen ondan (düşünüp) öğüt alır. |
56. |
Bununla beraber, Allah dilemeksizin onlar öğüt alamazlar. Sakınılmaya lâyık olan da O´dur, mağfiret sahibi de O´dur. |