1. |
(1-4) Saf saf dizilmişlere, toplayıp sürenlere, zikir okuyanlara yemin ederim ki, ilâhınız birdir. |
2. |
(1-4) Saf saf dizilmişlere, toplayıp sürenlere, zikir okuyanlara yemin ederim ki, ilâhınız birdir. |
3. |
(1-4) Saf saf dizilmişlere, toplayıp sürenlere, zikir okuyanlara yemin ederim ki, ilâhınız birdir. |
4. |
(1-4) Saf saf dizilmişlere, toplayıp sürenlere, zikir okuyanlara yemin ederim ki, ilâhınız birdir. |
5. |
O, hem göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbi, hem de doğuların Rabbidir. |
6. |
Biz yakın göğü, bir süsle, yıldızlarla süsledik. |
7. |
Ve (gökyüzünü) itaat dışına çıkan her şeytandan koruduk. |
8. |
Onlar, artık mele-i a´lâ´ya (yüce topluluğa) kulak veremezler. Her taraftan taşlanırlar. |
9. |
Kovulup atılırlar. Ve onlar için sürekli bir azap vardır. |
10. |
Ancak (meleklerin konuşmalarından) bir söz kapan olursa, onu da delip geçen bir parlak ışık takip eder. |
11. |
Şimdi sor onlara! Yaratma bakımından onlar mı daha zor, yoksa bizim yarattığımız (insanlar) mı? Şüphesiz biz kendilerini yapışkan bir çamurdan yarattık. |
12. |
Hayır, sen şaşıyorsun. Halbuki onlar alay ediyorlar. |
13. |
Kendilerine öğüt verildiği vakit öğüt almazlar. |
14. |
Bir mucize görseler alay ederler. |
15. |
Bu ancak açık bir büyüdür, derler. |
16. |
«Gerçekten biz öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuz zaman mı, diriltileceğiz?» |
17. |
«İlk atalarımızda mı (diriltilecek)?» |
18. |
De ki: Evet, hem de hor ve hakir olarak (diriltileceksiniz). |
19. |
O (diriltme) korkunç bir sesten ibaret olacak, o anda hemen onların gözleri açılıp etrafa bakacaklar. |
20. |
(Durumu gören kâfirler:) Eyvah bize! Bu ceza günüdür, derler. |
21. |
İşte bu, yalanlamış olduğunuz hüküm günüdür. |
22. |
(22-24) (Allah, meleklerine emreder:) Zalimleri, onların aynı yoldaki arkadaşlarını ve Allah´tan başka tapmış oldukları putlarını toplayın. Onlara cehennemin yolunu gösterin. Onları tutuklayın, çünkü onlar sorguya çekilecekler! |
23. |
(22-24) (Allah, meleklerine emreder:) Zalimleri, onların aynı yoldaki arkadaşlarını ve Allah´tan başka tapmış oldukları putlarını toplayın. Onlara cehennemin yolunu gösterin. Onları tutuklayın, çünkü onlar sorguya çekilecekler! |
24. |
(22-24) (Allah, meleklerine emreder:) Zalimleri, onların aynı yoldaki arkadaşlarını ve Allah´tan başka tapmış oldukları putlarını toplayın. Onlara cehennemin yolunu gösterin. Onları tutuklayın, çünkü onlar sorguya çekilecekler! |
25. |
Size ne oldu ki birbirinize yardım etmiyorsunuz? |
26. |
Evet, onlar o gün zilletle boyun eğeceklerdir. |
27. |
(İşte bu duruma düştükleri vakit) onlardan bir kısmı, diğerlerine yönelir, birbirlerini sorumlu tutmaya çalışırlar. |
28. |
(Uyanlar, uydukları adamlara:) Siz bize sağdan gelirdiniz (sûreti haktan görünürdünüz) derler. |
29. |
(29-30) (Ötekiler de:) «Bilâkis, derler, siz inanan kimseler değildiniz. Bizim sizi zorlayacak bir gücümüz yok. Fakat siz kendiniz azgın bir toplum idiniz.» |
30. |
(29-30) (Ötekiler de:) «Bilâkis, derler, siz inanan kimseler değildiniz. Bizim sizi zorlayacak bir gücümüz yok. Fakat siz kendiniz azgın bir toplum idiniz.» |
31. |
«Onun için Rabbimizin hükmü bize hak oldu. Biz (hak ettiğimiz cezayı) mutlaka tadacağız.» |
32. |
«Biz sizi azdırdık. Çünkü kendimiz de azmıştık.» |
33. |
Şüphesiz o gün onlar azapta ortaktırlar. |
34. |
İşte biz, suçlulara böyle yaparız. |
35. |
Çünkü onlara: Allah´tan başka tanrı yoktur, denildiği zaman kibirle direnirlerdi. |
36. |
«Mecnun bir şair için biz tanrılarımızı bırakacak mıyız?» derlerdi. |
37. |
Hayır! O, gerçeği getirdi ve peygamberleri de doğruladı. |
38. |
Kuşkusuz siz acı azabı tadacaksınız. |
39. |
Çekeceğiniz ceza yapmakta olduğunuzdan başka bir şeyin cezası değildir. |
40. |
(Bu azaptan) Ancak Allah´ın hâlis kulları istisnâ edilecek. |
41. |
(41-44) Bunlar için bilinen bir rızık, türlü meyveler vardır. Naîm cennetlerinde karşılıklı koltuklar üzerine kurulmuş oldukları halde kendilerine ikram edilir. |
42. |
(41-44) Bunlar için bilinen bir rızık, türlü meyveler vardır. Naîm cennetlerinde karşılıklı koltuklar üzerine kurulmuş oldukları halde kendilerine ikram edilir. |
43. |
(41-44) Bunlar için bilinen bir rızık, türlü meyveler vardır. Naîm cennetlerinde karşılıklı koltuklar üzerine kurulmuş oldukları halde kendilerine ikram edilir. |
44. |
(41-44) Bunlar için bilinen bir rızık, türlü meyveler vardır. Naîm cennetlerinde karşılıklı koltuklar üzerine kurulmuş oldukları halde kendilerine ikram edilir. |
45. |
Onlara pınardan (doldurulmuş) kadehler dolaştırılır. |
46. |
Berraktır, içenlere lezzet verir. |
47. |
O içkide ne sersemletme vardır ne de onunla sarhoş olurlar. |
48. |
Yanlarında güzel bakışlarını yalnız onlara tahsis etmiş, iri gözlü eşler vardır. |
49. |
Onlar, gün yüzü görmemiş yumurta gibi bembeyazdır. |
50. |
İşte o zaman, birbirlerine dönerek (dünyadaki hallerini) soracaklar. |
51. |
İçlerinden biri: «Benim, bir arkadaşım vardı» der. |
52. |
(52-53) Derdi ki: Sen de (dirilmeye) inananlardan mısın? Biz ölüp kemik, sonra da toprak haline geldiğimiz zaman (diriltilip) cezalanacak mıyız? |
53. |
(52-53) Derdi ki: Sen de (dirilmeye) inananlardan mısın? Biz ölüp kemik, sonra da toprak haline geldiğimiz zaman (diriltilip) cezalanacak mıyız? |
54. |
(54-55) (O zât, dünyâda geçmiş olan hâdiseyi bu şekilde anlattıktan sonra Allah Teâlâ orada bulunanlara:) Siz işin gerçeğine vâkıf mısınız? dedi. İşte o zaman konuşan baktı, arkadaşını cehennemin ortasında gördü. |
55. |
(54-55) (O zât, dünyâda geçmiş olan hâdiseyi bu şekilde anlattıktan sonra Allah Teâlâ orada bulunanlara:) Siz işin gerçeğine vâkıf mısınız? dedi. İşte o zaman konuşan baktı, arkadaşını cehennemin ortasında gördü. |
56. |
(56-57) «Yemin ederim ki, sen az daha beni de helâk edecektin. Rabbimin nimeti olmasaydı, şimdi ben de (cehenneme) getirilenlerden olurdum» dedi. |
57. |
(56-57) «Yemin ederim ki, sen az daha beni de helâk edecektin. Rabbimin nimeti olmasaydı, şimdi ben de (cehenneme) getirilenlerden olurdum» dedi. |
58. |
(58-61) Birinci ölümümüz hariç, bir daha biz ölmeyecek ve bir daha azap görmeyecek değil miyiz? Şüphesiz bu, büyük kurtuluştur. Çalışanlar, böylesi bir kurtuluş için çalışsın. |
59. |
(58-61) Birinci ölümümüz hariç, bir daha biz ölmeyecek ve bir daha azap görmeyecek değil miyiz? Şüphesiz bu, büyük kurtuluştur. Çalışanlar, böylesi bir kurtuluş için çalışsın. |
60. |
(58-61) Birinci ölümümüz hariç, bir daha biz ölmeyecek ve bir daha azap görmeyecek değil miyiz? Şüphesiz bu, büyük kurtuluştur. Çalışanlar, böylesi bir kurtuluş için çalışsın. |
61. |
(58-61) Birinci ölümümüz hariç, bir daha biz ölmeyecek ve bir daha azap görmeyecek değil miyiz? Şüphesiz bu, büyük kurtuluştur. Çalışanlar, böylesi bir kurtuluş için çalışsın. |
62. |
(62-63) Şimdi, ziyafet olarak, cennet ehli için anılan bu nimetler mi daha hayırlı, yoksa zakkum ağacı mı? Biz onu (zakkumu) zalimler için bir fitne (imtihan) kıldık. |
63. |
(62-63) Şimdi, ziyafet olarak, cennet ehli için anılan bu nimetler mi daha hayırlı, yoksa zakkum ağacı mı? Biz onu (zakkumu) zalimler için bir fitne (imtihan) kıldık. |
64. |
Zira o, cehennemin dibinde bitip yetişen bir ağaçtır. |
65. |
Tomurcukları sanki şeytanların başları gibidir. |
66. |
(Cehennemdekiler) ondan yerler ve karınlarını ondan doldururlar. |
67. |
Sonra zakkum yemeğinin üzerine onlar için, kaynar su karıştırılmış bir içki vardır. |
68. |
Sonra kesinlikle onların dönüşü, çılgın ateşe olacaktır. |
69. |
(69-70) Kuşkusuz onlar atalarını dalâlette buldular da peşlerinden koşup gittiler. |
70. |
(69-70) Kuşkusuz onlar atalarını dalâlette buldular da peşlerinden koşup gittiler. |
71. |
Andolsun ki, onlardan önce eski milletlerin çoğu dalâlete düştü. |
72. |
Kuşkusuz, biz onlara uyarıcılar göndermiştik. |
73. |
Uyarılanların âkıbetinin ne olduğuna bir bak! |
74. |
Allah´ın ihlâslı kulları müstesna. |
75. |
Andolsun, Nuh bize yalvarıp yakardı. Biz de duayı ne güzel kabul ederiz! |
76. |
Kendisini ve ailesini büyük felâketten kurtardık. |
77. |
Biz yalnız Nuh´un soyunu kalıcı kıldık. |
78. |
Sonradan gelenler içinde ona iyi bir nam bıraktık |
79. |
Bütün âlemlerde Nuh´a selam olsun! |
80. |
İşte biz iyileri böyle mükâfatlandırırız. |
81. |
Zira o, bizim inanmış kullarımızdan idi. |
82. |
Nihayet ötekileri (inanmayanları) suda boğduk. |
83. |
Şüphesiz İbrahim de onun (Nuh´un) milletinden idi. |
84. |
Çünkü Rabbine kalb-i selîm ile geldi. |
85. |
Hani o, babasına ve kavmine: Siz kime kulluk ediyorsunuz? demişti. |
86. |
Allah´tan başka bir takım uydurma ilâhlar mı istiyorsunuz? |
87. |
O halde âlemlerin Rabbi hakkındaki görüşünüz nedir? |
88. |
Bunun üzerine İbrahim yıldızlara şöyle bir baktı. |
89. |
Ben hastayım, dedi. |
90. |
Ona arkalarını dönüp gittiler. |
91. |
(91-92) Yavaşça putlarının yanına vardı. (Oraya konmuş yemekleri görünce:) Yemiyor musunuz? Neden konuşmuyorsunuz? dedi. |
92. |
(91-92) Yavaşça putlarının yanına vardı. (Oraya konmuş yemekleri görünce:) Yemiyor musunuz? Neden konuşmuyorsunuz? dedi. |
93. |
Bunun üzerine, yanlarına gelip sağ eliyle vurdu (kırıp geçirdi.) |
94. |
(Putperestler) koşarak İbrahim´e geldiler. |
95. |
(95-96) İbrahim: Yonttuğunuz şeylere mi ibadet edersiniz! Oysa ki sizi ve yapmakta olduklarınızı Allah yarattı, dedi. |
96. |
(95-96) İbrahim: Yonttuğunuz şeylere mi ibadet edersiniz! Oysa ki sizi ve yapmakta olduklarınızı Allah yarattı, dedi. |
97. |
Onun için bir bina yapın ve derhal onu ateşe atın! dediler. |
98. |
Böylece ona bir tuzak kurmayı istediler. Fakat biz onları alçaklardan kıldık. |
99. |
(99-100) (Oradan kurtulan İbrahim:) Ben Rabbime gidiyorum. O bana doğru yolu gösterecek. Rabbim! Bana sâlihlerden olacak bir evlat ver, dedi. |
100. |
(99-100) (Oradan kurtulan İbrahim:) Ben Rabbime gidiyorum. O bana doğru yolu gösterecek. Rabbim! Bana sâlihlerden olacak bir evlat ver, dedi. |
101. |
İşte o zaman biz onu uslu bir oğul ile müjdeledik. |
102. |
Babasıyla beraber yürüyüp gezecek çağa erişince: Yavrucuğum! Rüyada seni boğazladığımı görüyorum; bir düşün, ne dersin? dedi. O da cevaben: Babacığım! Emrolunduğun şeyi yap. İnşallah beni sabredenlerden bulursun, dedi. |
103. |
(103-106) Her ikisi de teslim olup, onu alnı üzerine yatırınca: Ey İbrahim! Rüyayı gerçekleştirdin. Biz iyileri böyle mükâfatlandırırız. Bu, gerçekten, çok açık bir imtihandır, diye seslendik. |
104. |
(103-106) Her ikisi de teslim olup, onu alnı üzerine yatırınca: Ey İbrahim! Rüyayı gerçekleştirdin. Biz iyileri böyle mükâfatlandırırız. Bu, gerçekten, çok açık bir imtihandır, diye seslendik. |
105. |
(103-106) Her ikisi de teslim olup, onu alnı üzerine yatırınca: Ey İbrahim! Rüyayı gerçekleştirdin. Biz iyileri böyle mükâfatlandırırız. Bu, gerçekten, çok açık bir imtihandır, diye seslendik. |
106. |
(103-106) Her ikisi de teslim olup, onu alnı üzerine yatırınca: Ey İbrahim! Rüyayı gerçekleştirdin. Biz iyileri böyle mükâfatlandırırız. Bu, gerçekten, çok açık bir imtihandır, diye seslendik. |
107. |
(107-111) Biz, oğluna bedel ona büyük bir kurban verdik. Geriden gelecekler arasında ona (iyi bir nam) bıraktık: İbrahim´e selam! dedik. Biz iyileri böyle mükâfatlandırırız. Çünkü o, bizim mümin kullarımızdandır. |
108. |
(107-111) Biz, oğluna bedel ona büyük bir kurban verdik. Geriden gelecekler arasında ona (iyi bir nam) bıraktık: İbrahim´e selam! dedik. Biz iyileri böyle mükâfatlandırırız. Çünkü o, bizim mümin kullarımızdandır. |
109. |
(107-111) Biz, oğluna bedel ona büyük bir kurban verdik. Geriden gelecekler arasında ona (iyi bir nam) bıraktık: İbrahim´e selam! dedik. Biz iyileri böyle mükâfatlandırırız. Çünkü o, bizim mümin kullarımızdandır. |
110. |
(107-111) Biz, oğluna bedel ona büyük bir kurban verdik. Geriden gelecekler arasında ona (iyi bir nam) bıraktık: İbrahim´e selam! dedik. Biz iyileri böyle mükâfatlandırırız. Çünkü o, bizim mümin kullarımızdandır. |
111. |
(107-111) Biz, oğluna bedel ona büyük bir kurban verdik. Geriden gelecekler arasında ona (iyi bir nam) bıraktık: İbrahim´e selam! dedik. Biz iyileri böyle mükâfatlandırırız. Çünkü o, bizim mümin kullarımızdandır. |
112. |
(112-113) Sâlihlerden bir peygamber olarak O´na (İbrahim´e) İshak´ı müjdeledik. Kendisini ve İshak´ı mübarek (kutlu ve bereketli) eyledik. Lâkin her ikisinin neslinden iyi kimseler olacağı gibi, kendine açıktan açığa kötülük edenler de olacak. |
113. |
(112-113) Sâlihlerden bir peygamber olarak O´na (İbrahim´e) İshak´ı müjdeledik. Kendisini ve İshak´ı mübarek (kutlu ve bereketli) eyledik. Lâkin her ikisinin neslinden iyi kimseler olacağı gibi, kendine açıktan açığa kötülük edenler de olacak. |
114. |
Andolsun biz Musa´ya da Harun´a da nimetler verdik. |
115. |
Onları ve kavimlerini o büyük sıkıntıdan kurtardık. |
116. |
Kendilerine yardım ettik de galip gelen onlar oldu. |
117. |
Her ikisine de apaçık anlaşılan bir kitabı (Tevrat´ı) verdik. |
118. |
Her ikisini de doğru yola ilettik. |
119. |
(119-120) Sonra gelenler içinde, Musa ve Harun´a selam olsun, diye (iyi bir nam) bıraktık. |
120. |
(119-120) Sonra gelenler içinde, Musa ve Harun´a selam olsun, diye (iyi bir nam) bıraktık. |
121. |
Doğrusu biz, iyileri böylece mükâfatlandırırız. |
122. |
Şüphesiz, ikisi de mümin kullarımızdandı. |
123. |
İlyas da şüphe yok ki, peygamberlerdendi. |
124. |
(124-126) (İlyas) milletine: (Allah´a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız? Yaratanların en iyisi olan, sizin de Rabbiniz, sizden önce gelen atalarınızın da Rabbi olan Allah´ı bırakıp da Ba´l´e mi taparsınız? demişti. |
125. |
(124-126) (İlyas) milletine: (Allah´a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız? Yaratanların en iyisi olan, sizin de Rabbiniz, sizden önce gelen atalarınızın da Rabbi olan Allah´ı bırakıp da Ba´l´e mi taparsınız? demişti. |
126. |
(124-126) (İlyas) milletine: (Allah´a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız? Yaratanların en iyisi olan, sizin de Rabbiniz, sizden önce gelen atalarınızın da Rabbi olan Allah´ı bırakıp da Ba´l´e mi taparsınız? demişti. |
127. |
(127-128) Bunun üzerine İlyas´ı yalanladılar. Onun için Allah´ın ihlâslı kulları müstesna; onların hepsi (cehenneme) götürüleceklerdir. |
128. |
(127-128) Bunun üzerine İlyas´ı yalanladılar. Onun için Allah´ın ihlâslı kulları müstesna; onların hepsi (cehenneme) götürüleceklerdir. |
129. |
(129-130) Sonra gelenler içinde, kendisine bir ün bıraktık, «İlyas´a selâm!» dedik. |
130. |
(129-130) Sonra gelenler içinde, kendisine bir ün bıraktık, «İlyas´a selâm!» dedik. |
131. |
Şüphesiz biz, iyileri işte böyle mükâfatlandırırız. |
132. |
Çünkü o, bizim mümin kullarımızdandı. |
133. |
Lût da elbette peygamberlerdendi. |
134. |
(134-136) Geridekiler arasında kalan yaşlı bir kadın dışında, Lût´u ve ailesinin hepsini kurtardık. Sonra diğerlerini yok ettik. |
135. |
(134-136) Geridekiler arasında kalan yaşlı bir kadın dışında, Lût´u ve ailesinin hepsini kurtardık. Sonra diğerlerini yok ettik. |
136. |
(134-136) Geridekiler arasında kalan yaşlı bir kadın dışında, Lût´u ve ailesinin hepsini kurtardık. Sonra diğerlerini yok ettik. |
137. |
(137-138) (Ey insanlar!) Elbette siz de sabah ve akşam onlara uğruyorsunuz. Hâla akıllanmayacak mısınız? |
138. |
(137-138) (Ey insanlar!) Elbette siz de sabah ve akşam onlara uğruyorsunuz. Hâla akıllanmayacak mısınız? |
139. |
Doğrusu Yunus da gönderilen peygamberlerdendi. |
140. |
Hani o, dolu bir gemiye binip kaçmıştı. |
141. |
Gemide olanlarla karşılıklı kur´a çektiler de kaybedenlerden oldu. |
142. |
Yunus kendini kınayıp dururken onu bir balık yuttu. |
143. |
(143-144) Eğer Allah´ı tesbih edenlerden olmasaydı, tekrar dirilecekleri güne kadar onun karnında kalırdı. |
144. |
(143-144) Eğer Allah´ı tesbih edenlerden olmasaydı, tekrar dirilecekleri güne kadar onun karnında kalırdı. |
145. |
Halsiz bir vaziyette kendisini dışarı çıkardık. |
146. |
Ve üstüne (gölge yapması için) kabak türünden geniş yapraklı bir nebat bitirdik. |
147. |
Onu, yüz bin veya daha çok kişiye peygamber olarak gönderdik. |
148. |
Sonunda ona iman ettiler, bunun üzerine biz de onları bir süreye kadar yaşattık. |
149. |
Putperestlere sor: Kızlar Rabbinin de erkekler onların mı? |
150. |
Yoksa biz melekleri onların gözü önünde kız olarak mı yarattık? |
151. |
(151-152) Dikkat edin, kesinlikle yalan uydurup söylüyorlar; «Allah doğurdu» diyorlar. Onlar şüphesiz yalancıdırlar. |
152. |
(151-152) Dikkat edin, kesinlikle yalan uydurup söylüyorlar; «Allah doğurdu» diyorlar. Onlar şüphesiz yalancıdırlar. |
153. |
Allah, kızları oğullara tercih mi etmiş! |
154. |
(154-156) Ne oluyor size? Nasıl hükmediyorsunuz? Hiç düşünmüyor musunuz? Yoksa sizin açık bir deliliniz mi var? |
155. |
(154-156) Ne oluyor size? Nasıl hükmediyorsunuz? Hiç düşünmüyor musunuz? Yoksa sizin açık bir deliliniz mi var? |
156. |
(154-156) Ne oluyor size? Nasıl hükmediyorsunuz? Hiç düşünmüyor musunuz? Yoksa sizin açık bir deliliniz mi var? |
157. |
Doğru sözlülerden iseniz, kitabınızı getirin! |
158. |
Allah ile cinler arasında da bir soy birliği uydurdular. Andolsun, cinler de kendilerinin hesap yerine götürüleceklerini bilirler. |
159. |
Allah, onların isnat edegeldiklerinden yücedir, münezzehtir. |
160. |
Allah´ın ihlâsa erdirilmiş kulları müstesnadır (onlar azap görmeyeceklerdir). |
161. |
(161-163) Sizler ve taptığınız şeyler! Hiçbiriniz, cehenneme girecek kimseden başkasını Allah´a karşı azdırıp saptıramazsınız. |
162. |
(161-163) Sizler ve taptığınız şeyler! Hiçbiriniz, cehenneme girecek kimseden başkasını Allah´a karşı azdırıp saptıramazsınız. |
163. |
(161-163) Sizler ve taptığınız şeyler! Hiçbiriniz, cehenneme girecek kimseden başkasını Allah´a karşı azdırıp saptıramazsınız. |
164. |
(164-166) (Melekler şöyle derler:) Bizim her birimiz için, bilinen bir makam vardır. Şüphesiz biz, orada sıra sıra dururuz ve şüphesiz Allah´ı tesbih ederiz. |
165. |
(164-166) (Melekler şöyle derler:) Bizim her birimiz için, bilinen bir makam vardır. Şüphesiz biz, orada sıra sıra dururuz ve şüphesiz Allah´ı tesbih ederiz. |
166. |
(164-166) (Melekler şöyle derler:) Bizim her birimiz için, bilinen bir makam vardır. Şüphesiz biz, orada sıra sıra dururuz ve şüphesiz Allah´ı tesbih ederiz. |
167. |
(167-169) Putperestler: Eğer öncekilere verilenlerden bizde de bir kitap olsaydı, mutlaka Allah´ın ihlâslı kulları olurduk! diyorlardı. |
168. |
(167-169) Putperestler: Eğer öncekilere verilenlerden bizde de bir kitap olsaydı, mutlaka Allah´ın ihlâslı kulları olurduk! diyorlardı. |
169. |
(167-169) Putperestler: Eğer öncekilere verilenlerden bizde de bir kitap olsaydı, mutlaka Allah´ın ihlâslı kulları olurduk! diyorlardı. |
170. |
İşte şimdi onu inkâr ettiler. Ama ileride bileceklerdir! |
171. |
Andolsun ki, peygamber kullarımıza söz vermişizdir: |
172. |
Onlar mutlaka zafere ulaşacaklardır. |
173. |
Bizim ordumuz şüphesiz üstün gelecektir. |
174. |
Onun için sen bir süreye kadar onlara aldırma. |
175. |
Onların halini gör, onlar da görecekler. |
176. |
Azabımızı acele mi istiyorlar? |
177. |
Azap yurtlarına indiğinde, uyarılanların (fakat yola gelmeyenlerin) sabahı ne kötü olur! |
178. |
Sen bir zamana kadar onlara aldırma. |
179. |
Onların halini gör, onlar da göreceklerdir. |
180. |
Senin izzet sahibi Rabbin, onların isnat etmekte oldukları vasıflardan yücedir, münezzehtir. |
181. |
Gönderilen bütün peygamberlere selam olsun! |
182. |
Âlemlerin Rabbi olan Allah´a da hamd olsun! |